15 Mart 2020 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
İlk günden beri
kaynağın Wuhan olduğu ve kentteki balık pazarından yayıldığı söylendi. O
zamanki bilgilere dayanarak yazığım yazıda (Vuhan Jaiyou!) ben de balık
pazarını, orada kaçak olarak satılan yaban hayvanlarını hedef gösterdim
(kaynağın yaban hayvanları olmadığı kanıtlanırsa, Wuhan’a döndüğümde o hayvanlarının
elini öpüp af dilemeye hazırım -Misk Kedisi hariç. Onun SARS’ın kaynağı
olduğunu biliyoruz). Fakat Şubat ayının ortalarından beri Çin’deki bazı açık
bilimsel kaynaklarda ve o kaynaklara atıf yapan gazetelerde bu bilginin doğru
olmayabileceği yazılmaya başlandı. Virüsün genetik yapısını inceleyen uzmanlar virüsün
tespit edemedikleri başka bölgelerden bir şekilde balık pazarına geldiğini ve
oradan yayıldığını söylemeye başladılar. Yine de, bölük pörçük bilgiler
üzerinden konuşmak komplo teorisi uydurmak veya spekülasyon yapmak gibi
olacağından konuya değinmeyi erteledim. İşin sonunun nereye varacağını görmeyi ve
ortaya çıkacak yeni verileri beklemeyi tercih ettim. Geçen bir-iki gün içinde bir
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün yaptığı açıklamalar, verdiği yeni bilgiler
ve ek kaynaklar sayesinde komplo teorisi içeriğini aşmak mümkün oldu ve bir bilimsel
araştırma sorusu ortaya çıktı.
Dışişleri Bakanlığı
sözcüsü derlediği bilgilere dayanarak ABD’ye şu soruları yöneltti: “(1) Hastalığı
yayan ilk kişi ABD'de ne zaman teşhis edildi? (2) Salgın kaç kişiye bulaştı? (3)
Hastanelerin isimleri nelerdir? Salgını Wuhan'a getiren ABD ordusu olabilir.
Şeffaf olun! Verilerinizi herkese açık hale getirin! ABD bize bir açıklama
borçlu!” 2019 yılı 15-30 Ekim tarihleri arasında Wuhan’da Dünya Askeri Oyunları
vardı. Katılan ordular arasında ABD askerleri de buluyordu. Bakanlık sözcüsü
“Virüs bu ABD askerleri tarafından Wuhan’a getirilmiş olabilir” demek istiyor.
Virüs, ne olduğu henüz tespit edilememiş olsa bile, geçen Kasım ayı sonlarına
doğru balık pazarından yayılmaya başladı. Oysa son günlerde uzmanlar “İnsandan
insana geçişin balık pazarından yayılmasından daha önce başlamış olabileceğini”
ileri sürüyorlar.
Bakanlık sözcüsü bu
soruları sormadan bir-iki gün önce ABD Sağlık Bakanlığından bir yetkili
“Yaptıkları testler sonucunda, grip salgınından öldüğü düşünülen iki kişinin
COVID-19 nedeniyle öldüğünü tespit ettiklerini” açıklamıştı. ABD’de (sanırım)
2019 yılı ortalarından beri bir grip salgını var ve ölenlerin sayısının on dört
bin kişiyi aştığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün dile getirmeye
çalıştığı kuşku, bunun basit bir grip salgını olmadığı, ölümlerin bazılarının
(veya çoğunun) Koronavirüsten kaynaklanmış olabileceği. ABD’nin grip dediği bu
salgınının ilk ne zaman teşhis edildiği ve hastane isimleri bu yüzden önemli.
Wuhan’da görülmeye başlamasından önce teşhis edilmişse ve hastaneler arasında
Wuhan’a gelen askerlerin tedavi gördüğü hastaneler varsa, bu sonuçlar Virüsün
ABD’den Çin’e taşındığına dair kanıt oluşturacak.
Bunu düşünmelerini
gerektirecek bir başka bilimsel veri daha olduğu söyleniyor. Belirtildiğine göre,
Çin Sağlık Bakanlığı yetkilileri COVID-19’un yayıldığı dört kıtada virüsün
yayılma rotasını izleyerek on iki farklı ülkeden yüzden fazla numune toplamış.
Sonuçların virüs salgınının daha önceleri, muhtemelen Kasım ayı ortalarında,
başladığını gösterdiği belirtiliyor. Yani Wuhan’daki Dünya Askeri Oyunlarının
hemen ardından.
Bir Tayvanlı virolog
ve farmakolog bilim insanı virüsün kaynağı üzerine ayrıntılı bir araştırma
yürütmüş. Bir Tayvan TV’sinde çeşitli haplotipleri, birbirleriyle nasıl
ilişkili olduklarını, birinin diğerinden nasıl türediğini vs açıkladığı bir videosu
var. Araştırmacı en fazla virüs türü çeşitliliğine sahip coğrafi konumun orijinal
kaynak olması gerektiğini düşünüyor. Bilinen beş Koronavirüs türüne yalnızca
ABD'nin sahip olduğunu söylüyor ve diğer ülkelerdeki haplotiplerin ABD'den gelmiş
olabileceği tezini ileri sürüyor. (Wuhan-Çin’de yalnızca bir tür; Tayvan ve
Güney Kore, Tayland ve Vietnam, Singapur ve İngiltere, Belçika ve Almanya’da da
yalnızca birer virüs türü mevcutmuş)
Bu Tayvanlı uzman
virüs salgınının sanılandan daha önce başladığını söylüyor ve “2019 yılı Eylül
ayına bakmalıyız” diyor. Bu ay içinde bazı Japonların Hawai’ye seyahat
ettiklerini ve enfekte olmuş olarak geri döndüklerini söylüyor. Bu durum, virüsün
Çin’de görülmesinden yaklaşık iki ay önceye rastlıyor. Bu vakalardan hareketle,
Koronavirüsün ABD'de zaten yayılmış olduğunu ancak semptomların diğer
hastalıklara atfedildiğini ve dolayısıyla muhtemelen gözden kaçtığını ileri
sürüyor. Bu vakaları çok dikkatli bir şekilde araştırdığını ve Japon virologların
da kendisiyle aynı sonuca vardığını belirtiyor.
Peki, ortada ciddiye
alınması gereken bu kadar kuşku verici bilgi-veri varken ABD bu konuda Çin’le
işbirliği yapar mı? Pek sanmıyorum. COVID-19 salgınını bile Çin’i ekonomik
olarak sıkıştırma ve zayıflatma fırsatı olarak kullanmaya çalışan ABD’nin
Çin’le işbirliği yapacağını veya bilgi-veri saklamayacağını düşünmek fazla
iyimserlik olur.
Burada bir noktaya
dikkat çekmeliyim: Bakanlık sözcüsü Çin’e karşı bir biyolojik silah kullanıldığını
ima etmiyor. Böyle bir komplo teorisi kurduğu yok. Zaten komplo teorisi Çin
devlet aklına ve Çinli yetkililere uygun bir akıl yürütme biçimi değil.
Güney
Kore ve Tayvan’da ölüm oranı neden düşük
Tayvanlı uzmana
göre, G. Kore ve Tayvan’da görülen virüs Çin'de görülenden farklı bir haplotip.
Bu tip belki daha bulaşıcı ama çok daha az ölümcül; yani Çin'de görülen virüsün
sadece üçte biri kadar ölümcül. Tayvan'ı enfekte eden türün sadece Avustralya
ve ABD'de mevcut olduğunu ve Tayvan’a Avustralyalılar tarafından
bulaştırılmadığı için (Avustralya’da virüs epeyce geç görülmüş) yalnızca
ABD'den gelmiş olabileceği tezini ileri sürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder