14 Haziran 2020 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Eyalet sağlık-salgın yetkililerinin ani bir kararıyla tüm Wuhan on
gün içinde nükleik asit testinden geçiverdik ve test sonuçları 2 Haziran’da
açıklandı. Daha önce test uygulanan toplu taşıma araçları sürücüleri,
okula dönen lise son sınıf öğrencileri ve öğretmenler vb grupları çıkarınca on
milyon civarında insandan bahsediyorum. 2907 numune alma (test uygulama)
noktası kurmak, on gün içinde on milyon insana bir kişi bile eksik kalmadan
test uygulayabilmek ve bu süre içinde sonuçları açıklayabilmek nasıl bir planlama
ve organizasyon becerisidir, hayal etmeye çalışın.
Peki, neden bu testten geçtik, sağlık yetkilileri neden böyle bir
karar verdiler? Bir ay kadar önce Wuhan’ın bir bölgesinde ortaya çıkan on vaka,
ardından bölgenin karantinaya alınması ve bölgede ve çevresinde yaşayan 22 bin
kişiye test uygulanması zaten fazlasıyla uyanık durumda olan şehir halkında
hafif de olsa tedirginlik yarattı. Buna bir de ortaya çıkarılmamış asemptomatik
vakalardan duyulan kuşkuyu ekleyin. Bunların yarattığı tedirginlik-kuşku hali
nedeniyle, şehre büyük miktarda para girmesine (küçük esnafa neredeyse sıfır
faizle verilen krediler) ve onca çabaya rağmen, kentte hayat beklendiği gibi
canlanmıyordu. Bu teste karar veren eyalet sağlık yetkililerinden biri durumu
şöyle özetledi: “Asemptomatik kişileri tanımlamak ve tanımlananları izole
etmek, olası vakaların getireceği gizli tehlikeleri ortadan kaldırmak, böylece
olası bir sıçramayı önlemek ve güveni artırmak için nükleik asit testi uygulanmasına
karar verildi. Test sonuçları Wuhan’ın sağlıklı ve güvenli bir şehir olduğunu
gösterdi. Bu sonuç ülke insanlarına, şehir halkına ve topluma daha fazla güven
verecektir.” Bu açıklama sonrası ilk güven mesajı Pekin’den geldi: 5 Haziran’da, merkezi hükümet
“Hubei eyaleti sakinlerine uygulanan Pekin’e giriş yasağının kaldırıldığını”
duyurdu.
Test sonuçlarına göre yeni vaka sayısı sıfır. Asemptomatik
vakaların sayısı, daha önce ortaya çıkarılanlar dâhil, toplam 300 oldu. Bu
arada, asemptomatik vakalarla ilgili geniş kapsamlı araştırmanın sonuçları da
açıklandı. Bu kişilerin kendilerinden, çevrelerindeki kişilerden, kullandıkları
eşyalardan alınan toplam 3343 numune üzerinde yapılan testlerin sonucu negatif
çıktı. Serum antikor testleri ise tıbbi olarak anlamlı sayılmayacak düzeyde
pozitif sonuçlar gösterdi. Sağlık yetkililerine göre, “Bunlar ya ölü virüs
artıkları ya da dikkate alınmayacak kadar az virüs kalıntısının oluşturduğu
sonuçlar”. Uzmanlar “Araştırma sonuçları ve yukarıdaki verilere dayanarak,
asemptomatik kişilerin başkalarına enfeksiyon bulaştırmadığı ve şu anda bu semptomları
olan kişilerin virüs bulaştırıcı olmadığı görüldü” diyorlar. Görünen o ki,
asemptomatik vakalardan boşuna korkmuşuz.
Test sonuçları açıklandıktan sonra, son on gün içinde, şehirde hayat ilk
bakışta görülecek kadar canlandı. Buradaki eş-dosta “Xuesong Caddesi ve Jiqing Caddesinde hayat canlanmadıkça
Wuhan’da hayat canlanmış sayılmaz” diyordum. Bu bölgeler gece yaşamının
yiyecek-içecek gibi eğlence mekânlarına ev sahipliği yapar. Gün içinde sakin
olan hayat akşam saatlerine doğru canlanır. Buraya arada bir uğrayıp deniz
ürünleri eşliğinde soğuk bir bira içmeyi çok severim.
Dört gün önce
arkadaşım “Jiqing’e gidelim” dediğinde o canlılık ve kalabalığı görmeyi beklemiyordum.
Daha on gün önce buralar neredeyse bomboştu. Test sonuçlarının açıklanmasının
ardından insanlar kendilerini güvende hissedince bu bölgelerde hayat birden
canlanmış. Bölgenin eksik olan parçası yabancı öğrenci ve turistler. Yabancı
öğrencilerin şu anda çok azı şehirde bulunuyor. Çok yabancı turist çeken bu
şehirde şu anda hiç turist yok. Yine de bu canlanma işletmecilerin de müşterilerin
de yüzü güldürmüş. Bu iyiye işaret. Zira bu şehrin hiç yakıştıramadığım o asık
suratlı ve ürkek haline katlanmak bana zor geliyordu.
Daha önce defalarca
yazdığım önlemler tabii ki devam ediyor, gevşeme yok. Canlanma o önlemler
kapsamında yaşanıyor.
Wuhan’dan
Duisburg’a ilk tren
10 Haziran günü Wuhan’dan Almanya’nın Duisburg kentine bir tren yola çıktı. Bu Çin’den Almanya’ya
giden ilk tren olacak. Yani “Kuşak ve Yol” Almanya’ya doğru yola çıktı. Wuhan
“Kuşak ve Yol”un başlangıç istasyonu olmamakla birlikte, trenin buradan yola
çıkmasının sembolik bir anlamı var ve bu anlama uygun 510 tonluk bir yük
taşıyor. Bunun 305 tonu maske, sargı bezi, izolasyon giysileri, ameliyat
giysileri, solunum cihazları, gözlükler ve diğer salgınla mücadele malzemeleri
içeriyor. Geri kalan yük optik kablolar, bebek arabası, tekerlekli sandalye,
sedye vs’den oluşuyor. Trenin on beş gün içinde Duisburg’a varması bekleniyor.
Şimdi buradaki Çinli dostlarla, şahsımın ”Tesadüfen zengin olmuş (ve tabii ki Nazi) Almanya’ya şahsımdan başkası yardım edemez. Bu Avrupa içinde Avrupa demektir.
Hiç kusura bakmayın, buna müsaade edemeyiz” dediğini ve trenin Türkiye’den
geçişine izin verilmediğini hayal ederek eğleniyoruz. Çok yakında, Saray
rejiminin iki aydır Batı’ya karşı sergilediği şirinlik gösterisinin durumu
düzeltmek açısından hiçbir işe yaramadığı (hatta ilişkilerin gittikçe bozulduğu
ve dışlanmanın giderek arttığı ve keskinleştiği) iyice ortaya çıktığında şahsımın
nasıl bir öfke sergileyeceğini biz bile merakla bekliyoruz.
“Fazlasıyla kuşkulu” veriler
Memleket medyasını pek izlemediğimden, John Hopkins üniversitesinin Çin
ve Türkiye’nin COVID-19 verilerini “fazlasıyla kuşkulu” bulduğu için sınıflama
dışına çıkardığına dair açıklamasının haber olup olmadığını bilmiyorum. Aslında,
Üniversite mealen “Verilerin fazlasıyla yalana boğulduğunu ve çöp sınıfında
olduğunu” söyledi. Çin hakkındaki iddiaları bilimsel değil politik. Salgınla
mücadelede açık ara dünyanın en başarısız ülkesi olan ABD, başarısızlığını ve
sorumluluğunu gizlemek için Çin’e saldırıyor. Ayrıca, üniversitenin bu iddiası
düpedüz saçma. Saçma; çünkü Çin’in verileri Dünya Sağlık Örgütü ve diğer “güvenilir”
uluslararası sağlık kurumlarına açık. İsteyen gelir inceler, araştırır.
Şahsımın açıkladığı verileri çöp saymaları ise düpedüz itibarla, güvenilirlikle
ilgili. Göründüğü kadarıyla, üfürülmeye çalışılan “haybeden başarı hikâyesi” bu
kez John Hopkins üniversitesinin duvarına çarptı. Bence, bu üniversitenin YÖK’e
-yani şahsıma- bağlanmasının ve başına bir yeteneksiz Saray yanaşmasının rektör
olarak atanmasının zamanı geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder