12. 01. 202 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
RTE, geçenlerde
"Maalesef gençlerimiz, kızlarımız da erkeklerimiz de evlenmiyor. Çoğu 30’u
aşkın evleniyor yahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya?"
demiş. Türkçeyle arasının iyi olmadığını bildiğim için ifade bozukluklarını
geçiyorum. Zira hitabeti “MasKomYah (Mason-Komünist-Yahudi)” adlı tiyatroya
benzer o absürt oyunda haybeden üfürmek zanneden bir vasat vaizin dili iyi
kullanması beklenemez (siyasal İslamcılığın bütün müktesebatı o zırvalık
şaheseri oyunda ifşa edilen zifir cehalet-ilkellikten ibarettir, bir satır bile
fazlası değil). Bu konuşma üzerine, daha önce
“Kimsenin takmadığı önemli adam” başlığı ile yayınlanan aşağıdaki yazıyı tekrar
yayınlamak farz oldu:
İlk
karşılaştığımda, tren istasyonunun önündeki üst geçitte Hong Kong (HK) halkına
evlilik kurumu ve boşanmalar üzerine nutuk çekiyordu. “Kadınlar iş hayatına
katıldıkları için aile birliği bozulmuş ve boşanmalar artmıştı. İş hayatında
erkeklerle yarışan-yarıştırılan kadınlar artık çocuk doğurma, çocuk bakma,
deniz ürünleri pişirme görevlerinden uzaklaşmıştı. Otuz yaşını geçmiş ama
çalıştığı için evlenmek istemeyen çok sayıda kadın vardı. Erkekler evlenecek
kadın bulabilmek için Çin’e hatta Vietnam’a gidiyorlardı…” Sonraki beş yıl
boyunca, gıda sorunundan bina yüksekliğine kadar birçok konuda nutuk attığına
tanık oldum. Sadece çok az insanın düşünebileceği önemli konulardaki
görüşlerini ahaliye sebil niyetine sunmaktan veya kuşyemi gibi serpiştirmekten
büyük gurur duyuyor ve böylece önemli biri olduğuna dair inancı daha da
pekişiyordu.
Konuşmasını
büyük bir ciddiyetle sürdürüyor, bir nevi ilahi kudret yüklü olduğuna ve her
işiteni büyülediğine inandığı o akortsuz sesini duydukça adeta aşka geliyor ve
coşuyordu. Aslında, daha çok hiddetli bir ses tonu, dilin canına okuduğu yanlış
vurguları ve bozuk cümleleriyle sağa sola zart-zurt ediyordu. Sözlerinde
mantıksal tutarlılık aramak boşunaydı. Çoğu zaman birbiriyle çelişen kalın
kalın cümlelerle büyük laflar ettiğine inanıyordu. Oysa çoğunlukla ya
basmakalıp konuşuyor veya düpedüz saçmalıyordu. Bir defasında “HK Genel
Yöneticiliği seçimlerinde aday olmalısınız” demiştim. Hoşuna gitmiş olmalı ki
beni selamlamıştı.
Cehaletinin
farkında olmayan her “gerçek cahil” gibi kibirliydi ve öğrenmeyle tabii ki hiç
işi yoktu. Haliyle, o kibir yüklü cehaletine layık bulduğu şey öğretmek ve bir
türlü gerçekleri göremeyen kalın kafalı ahaliye ayar vermekti. Arada bir de
olsa bir şey soran olduğunda, her tarafından akan o kibir yüklü kaba sabalıkla
ya paylayıp susturmaya çalışıyordu ya da “Anlatıyorum, biraz dinle öğren” diye
ayar veriyordu.
“Şemsiye
Devrimi Hareketi” günlerinde (26 Eylül 2014’te başladı) protestoların
yükseldiği günlerden birinde o da konuya dâhil oldu; ama yanlış yerden. Kendi
daimi miting meydanında “Şemsiye Hareketi”nin Çin’in kışkırtması ve hareket
liderlerinin de “Emperyalist Çin’in ajanları” olduğunu söyledi. Saçmalamanın bu
kadarı o sakin ve saygılı HK’luları bile çileden çıkardı. Tartaklandı ve
hakarete uğradı. Düştüğü yerde öylece bıraktılar. Toparlanmasına yardım eden
kimse çıkmadı. “Bana bunu nasıl yapabildiler” diye soran o korku dolu yüzü
halen gözlerimin önünde…
Değersiz
bulunmak, değersizliğiyle yüzleştirilmek kendini üstün ve dokunulmaz zanneden her
kibir abidesinin ölesiye korktuğu şeydir. Sonunda korktuğu başına geldi. O “önemli
adamı” itip kaktılar ve hakaret ettiler; yani değersizleştirdiler, değersizlik
duygularıyla yüzleştirdiler.
Bir
daha nutuk çektiğini görmedim. Kendisine HK halkını aydınlatma, yol gösterme
vazifesi ihdas etmiş “özel yaratılmışlardan” olan bu zat HK’lulara büyük bir
ceza kesti ve onları irşat etmekten vazgeçti. Ahaliyi kaderine terk etti… HK
halkını bilmem ama ben yokluğunu hissettim. Memlekette bu zatla aşağı yukarı aynı
frekanstan konuşanları izlemediğim için o “eksikliği” bu “önemli adam”ın
vaazlarıyla gideriyordum. Yine de, onun yokluğunu telafi etmek için
memlekettekileri dinleme zulmüne katlanmadım. Yani o kadar da değil…
Geçenlerde
gözüme çarpan bir haber “Kimsenin takmadığı ‘önemli adam’ artık yok” diyordu.
Gazetenin haber görseli tam da onun tutarsız aklını yansıtıyordu: Bir
konuşmasında “Bir gün bile ter dökerek para kazanmamış asalak dilenciler,
sülükler” diye sataştığı rahiplerden biri cenazesi yakılırken başında dua
ediyordu…
Benim HK Genel Yöneticisi adayımdı. Beklenmedik bir kayıp oldu. Acım büyük…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder