Yazının başlığı
bugünlerde Çin’de gösterime giren bir Çin-ABD ortak yapımı belgeselin adından
alınma. Abraham Lincoln’ün 4 Mart 1861’de Kuzey ve Güney’i birleştirme niyetiyle
yaptığı (göreve başlama) konuşmasında geçen “doğamızdaki iyi melekler”
ifadesinden ilham almışlar.
Film sıradan
Amerikalı ve Çinlilerin izleyiciyi saran duygulu hikâyeleriyle örülmüş, yapımcı
ve yönetmenin konuşmalarıyla mesaj içeriği güçlenmiş müthiş etkileyici bir
halkla ilişkiler çalışması. Sıradan insanların hikâyeleriyle sıradan insanlara
sesleniyor. Sadece üç hikâyeye kısaca değineceğim.
(1) Thomasville, Alabama’dan iki
Amerikalı kadın bir Çin firmasının orada bakır tesisi açmasıyla yaşamlarının
nasıl değiştiğini anlatıyorlar. “45 yıldır gördüğümüz tek gerçek yatırımdı. Burası
çok yoksul bir bölgeydi. 300 kişiye iş sağladı. Bizi yoksulluktan kurtardı. İnanılmazdı.
Çinli yatırımcılar işinizi elinizden alır lafı doğru değil” diyorlar.
(2) Şanghay’da İngilizce
öğretmenliği ve futbol antrenörlüğü yapan, Çin’de en iyi öğretmenlerden biri
seçilen ve bir Çinli kadınla evli bir Amerikalı eski denizci askerin hikâyesi
anlatılıyor. Hikâyesi için “Amerikan rüyasının Çin’de gerçekleşmesi” diyor
gülerek.
(3) ABD’ye Çinli
öğrencilere matematik öğretmek için giden bir Çinli abaküs öğretmenin Iowa’da
Çin-Amerika dostluk evini kurmaya uzanan hikâyesi konu ediliyor.
Belgeselin iki Oscar
ödüllü yönetmeni Malcolm Clarke, ABD’deki tanıtım toplantısında bu insanları
“kazara diplomatlar” olarak nitelemiş ve filmin misyonunu şu anekdotla açıklamış:
-Henry Kissinger:
Amerikalılar Çin'in bir Asya gizemi olduğuna inanırlar.
-Zhou Enlai (Co
En-lay): O kadar gizemli değiliz. Sadece bizi tanımaya çalışın.
Çin’in ABD’ye
sunduğu fırsatlar hakkında mesaj vermek filmin ABD’li yapımcı ortağı William
Mundell’e (Nobel ödüllü iktisat prof’u Robert Mundell’in oğlu) düşmüş. Tanıtım
konuşmasında şunları söylemiş: "Çin dünyanın en büyük üreticisinden en
büyük pazarına dönüşüyor. Çok yakında 600 milyon orta sınıf insan olacak. Bu
çok büyük bir tüketici nüfus demek”.
Filmde H. Kissinger ve
M. Albright da çok kısa yer alıyor ve uzlaşma, ortak çıkarlar mesajı
veriyorlar. Film, Kissinger’in “Çatışırsak, bu dünya için bir felaketle
sonuçlanır” uyarısıyla açılıyor.
Bu etkili halkla
ilişkiler çalışmasından çıkardıklarım:
1-bir hikayeniz olmalı.
2-bu hikâye
tamamıyla gerçeklere dayanmalı. Yapımcı Mundell’in dediği gibi, “Çin’e ilk
olarak 1991’de geldim. Geçen 30 yıl içinde burada her anlamda bir mucize
yaşandı. Bunu anlatmalıyım dedim.”
3-hikâyenin
kahramanları halkların düşman olamayacağını; tam aksine derin dostluklar
kurabileceğini gösteren sıradan insanlar olmalı.
4-yapımcıdan
yönetmene kadar öyle insanlar görev almalı ki, hem sizin ülkenizle gönül
bağları olmalı hem de saygınlıklarından kimse kuşku duymamalı.
Filmi kimsenin
takmadığı her şeyi yalan adam Trump izlese, o çürük aklı ve bozuk
İngilizcesiyle herhalde "Gönül tellerimize dokunan bu filmi yapmak suretiyle bizlere
bu mutluluğu yaşatan kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum” derdi.
Malezya’da İslamcı hırsızlar zorda
Malezya, geçen (Mayıs)
seçimlerde İslamcı faşistlerden yakasını kurtardı. Yolsuzluk, yağma, baskı,
hukuk tanımazlık ile yoksullaşma birleşince ve militanca mücadele yürüten bir
muhalefet cephesi olunca tarihin çöplüğüne atıldılar. Şimdi, geçmişte yargıyı
sindirmek için görevden aldıkları hâkim-savcılar önünde hesap veriyorlar. Bir
zamanlar kibirlerinden, zorbalıklarından geçilmeyen, hukuk-yasa takmayanların
şimdi hukuktan bahsetmesini ise kimse takmıyor.
Geride nasıl bir çürümüşlük
bıraktıkları yeni yeni ortaya çıkıyor. Devlet ihaleleri yolsuzluğa batmış (yeni
Başbakan Mahathir, Çin’e verilen ihaleleri “yüksek maliyetler-yani yolsuzluk
çarkı” nedeniyle iptal etmişti), irili-ufaklı bütün kamu fonları buharlaşmış,
bazı kurumların kasaları boşalmış ve kayıtlar yok edilerek hırsızlığın izi kaybettirilmek
istenmiş.
En büyük yolsuzluk 1MDB
(Maliye Bakanlığına bağlı kalkınma firması) dosyası. Kurumun 6,5 milyar doları çalınmış.
700 milyon doların alnı secde görmüş hırsız, eski başbakan Najib Razak’ın
hesabına aktarıldığı ortaya çıktı.
Malezya yönetimi,
Goldman Sachs bankasını bu yolsuzluğa aracılık etmekle, kurumun parasını
çalmakla suçladı ve banka hakkında dava açtı. Başsavcılık, “Eski Başbakan N.
Razak'ın dâhil olduğu ve seçimlerde ağır bir yenilgiye uğramasına yol açan arsızca
sahtekârlıkla fondan milyarlarca dolar çalındı ve deniz yatından sanat eserine
kadar birçok şey (yani şatafat) satın almak için kullanıldı” dedi.
Yargı, bunca yıldır
her şeyi görüp bir şey yapamamanın verdiği vicdan azabıyla o kadar sıkı
çalışıyor ki, her şeyi uluslararası bağlantılarıyla birlikte ortaya dökmeleri
yakındır.
Kim, yine
Çin’de
Kuzey Kore lideri
Kim Jong-un bir yıl içinde dördüncü kez Çin’de. Kim’in ziyaretlerinde bir
ayrıntı dikkatimi çekiyor. 2018’deki ziyaretlerinde, Çin Bilimler Akademisini, Tarım Bilimleri inovasyon merkezini ve Pekin’de
Demiryolu Komuta Merkezini gezdi. Bu ziyaretinde ise, bir teknoloji geliştirme
bölgesini ve ilaç fabrikasını gezdi. Yani her defasında bilimsel araştırma
kurumları ve teknoloji geliştirme merkezlerini vs geziyor.
Nedeni şu olabilir: ABD,
bölgede ne K. Kore’yi tehdit edebilecek ne de Çin denizinde Çin’i
sıkıştırabilecek desteği bulabildi. Dolayısıyla, ABD ile olan görüşmelerin bir
şekilde zarar-ziyansız sonuçlanmasını umuyor ve kaynakları ekonomik kalkınmaya
yönlendirmeyi düşünüyor olabilirler.
Çin kaynaklarında şu
yazılanlar bu düşüncemi bir ölçüde doğruluyor: “Pyongyang, ekonomisini yükselme
niyetini açıkladı. Geçen kırk yılda uyguladığı reform ve açılım politikası ile yoksulluktan-zenginliğe
dönüşüm geçiren Çin, kapı komşunuz ve uzun süreli dostunuz olarak size sunacak
çok değerli deneyime sahip”. Fakat asıl sorun K. Kore’nin bu “reform ve açılım
politikası” adı altındaki kapitalist dönüşüm politikasına ne kadar sıcak
bakacağı.