01 Ekim 2017 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Hint coğrafyası gençlerinden
yaklaşık elli kişilik iki grubun bir caddede beyzbol sopası, demir çubuk ve bıçaklı
kavgasında benim için en unutulmaz kare “Allahuakbar” diye bağıran dört kişilik
gruptu. Önce uygar insanlığın dünyasını da kendi yaşadıkları o ilkellik
cehennemine çevirmeye çalışan İslamcı militanların buralara da sıçrattığı bir kavga
olduğunu düşündüm. Yanılmışım. Kavga edenler biri Hindistanlı, diğeri
Pakistanlı iki mafiyöz grupmuş. Olan biteni olaya birlikte tanık olduğumuz, iki
dili de iyi bilen (ki aynı dil sayılırlar) ve iki kültürü de tanıyan Pakistanlı (modern dindar) dostum Ali
açıkladı.
Bunlar Hong Kong’da (HK)
soygun, hırsızlık, narkotik madde satışı, korsan taksicilik vs gibi yasadışı
işler yapan çete mensuplarıymış. “Allahuakbar” diye bağıranlar ise Pakistanlı din
kardeşlerine karşı Hindu Hintliler safında kavga eden Hint Müslümanlarıymış. Bir
çete hesaplaşmasında tekbir getirmelerine çok şaşırmıştım. Aslında hiç şaşırmamak
lazım. Malum, insanlığın başına bela olan it-uğursuzların hep arkasına
saklandıkları bir “dava”sı olur. Bu çetecilerin davası da bir nevi Hint
milliyetçiliği. Ülkeyi böldükleri için Pakistanlıları hain olarak görürler. Tanıdığım
Hintli Müslümanların çoğunun aklı o kadar ağır bir düşmanlıkla bilenmiş ki, Pakistanlıları
Müslüman bile kabul etmek istemezler. Aynı şeyi Pakistanlılar da onlar için
düşünür. Yani bir din kardeşliği ki o kadar olur…
Ali, başlıktaki söz için “Bu
söz sıradan bir Müslümanın düşüncesi veya inancı değil (Siyasal) İslamcıların
yaydığı bir politik yalan. Zira İslam ülkelerinin kiminle savaştığına bir
bakın. Ya birbirleriyle savaşıyorlar ya da ülke içindeki mezhepler, tarikatlar
veya aşiretler birbirini yiyor. Sıradan bir dindar böyle bir kardeşliğin söz
konusu olmadığını bilir ve bu soruyla ilgilenmez. Kardeşlik bilinci oluşturmak
insani gelişmişlik düzeyi yüksek toplumların harcıdır. Oysa İslam toplumları
çok ilkel, geri durumdalar ve ağır bir cehaletle malüller. İslamcılığın
elindeki din hayatı kuşattıkça bu ilkellik ve cehalet daha da artıyor, tıpkı
Pakistan’da olduğu gibi. İslamcılık kardeşliğin değil kin, nefret ve
düşmanlığın yani insan ruhundaki kötülüğün dilidir. Benim inancıma göre, İslamcılık,
Şeytan’ın dilidir” dedi.
Konudan uzaklaşmak pahasına
Ali’nin sözlerine bir dipnot düşmek istiyorum: İslamcı gericiler Şeytan’ı kendilerinde
değil dışarıda ararlar. Böylece, insani-ahlaki olarak ne kadar düşkünleşseler
de her daim “masum” kalırlar ve imanlarına halel gelmez. Yani Şeytan onları
kandırmış ve mağdur etmiştir (hep aciz, hep mağdur). Onlar da Şeytan’ı suçlayıp
temize çıkarlar. Bir de kurban kestilermi tamamdır, pirüpak oluverirler…
Ali, Pakistan’dan yaklaşık yirmi
yıl önce yani İslami gericilik ülkenin üstüne kâbus gibi çökerken ayrılmış. Dolayısıyla,
o kâbusun ülkeyi ne hale getirdiğine tanıklık etmiş. “Hükümet ve Taliban
mollaları birlikte mahvettikleri ülke çöktükçe, insanlar yoksullaştıkça bir
sürü cahil-yobaz molla aracılığıyla daha fazla din sattılar. Bunlar özellikle
küçük yerleşim birimlerinde bütün hayatı kuşatıp yaşanmaz hale getirdiler. “Müslümanlar
kardeştir” lafını onlardan da çok duyardım. Bırak kardeşlik bilinci
oluşturmayı, toplumu bir arada tutan ve farklıklarla birlikte yaşamayı sağlayan
bütün sosyal kurallara ve dokuya da ağır zarar verdiler. Komşular ve hatta
yakın akrabalar arasında bile düşmanlık oluşmasına yol açtılar. Halk, İslamcılığın
onları daha iyi bir yaşam, güzel ve güvenli bir gelecek talebinden uzak tutmak
için boyunlarına takılan bir kement olduğunu artık anlamaya başladı. Çünkü bu
ilkellik bütün hayatı çürüttü…” diyor.
Ali’ye göre, “Batı’da olan
ama İslam dünyasında olmayan şey akıl. İslam dünyası akıl düşmanı. İnsan aklı
özgürleşecek diye ödleri patlıyor. İslamcıların Batı’ya düşman olmasının nedeni
uygar dünyaya duydukları derin hased. Çünkü Batı’ya karşı her açıdan yenik
durumdalar ve bu yenilgi her gün daha da ağırlaşıyor. Batı bilim-teknoloji ve
refah üretirken onlar halkı ahmaklaştıracak yalan ve ağır cehalet üretiyor”.
Ali, bir Atatürk hayranıdır.
Bu konuda başvuru kaynağı sayılan bütün eserleri okuduğunu biliyorum. Bütün
İslamcıların ağır bir “Atatürk hasedi”yle kıvrandıklarını söyler. Ona göre,
“Aklı Taş Devri’ne ait İslamcıları bu Atatürk hasedi öldürecek”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder