20 Ekim 2013 Pazar

Köpekleri ısıran adamlar

20 Ekim 2013 tarihli BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır

Yazının başlığını “gazetecilikte neyin haber olduğuna ilişkin kurala” uysun diye öyle yazdım. Yoksa mevzu ısırmanın bir adım ötesine geçiyor. Isırmakla kalsa, köpekler için herhalde kabul edilebilir bir durum olurdu. Belki “ödeşmiş olduk” bile derlerdi. Lakin Çin’deki köpekler için durum pek iç açıcı sayılmaz. Memlekette sokaklarda itilip kakılanların durumu bile bunlara göre daha ehven.

Buralara ilk geldiğim zamanlar, Çin sokaklarında hiç sokak köpeği ve kedi görmemek beni şaşırtmıştı. Memlekette her duvardan ve çöp kutusundan atlayan, her sokaktan fırlayan o “işe yaramaz” hayvanlardan buralarda etrafta bir tane bile yoktu. Aradan zaman geçtikçe, ekonomi bilgilerim depreşti ve buralarda ekonomik değer taşıyan o hayvanların sokaklarda başıboş dolaşmasının akla-izana aykırı olduğunu fark ettim. Ne de olsa ekonomi bilgisi, buralarda bile insanın ufkunu açıyor…

Çin’in Yulin şehrinde her yıl 21 Haziranda Batı medyasının anmayı adet haline getirdiği ifadeyle “Köpek Eti Festivali” yapılır. Oysa yerel halk bunun "yaz gündönümü festivali" olduğunu söylüyor. Hong Kong’a çok yakın olan bu şehir hakkında "Yulin’e daha girmeden şehrin kokusunu alırsın” diye bir dokundurma da vardır. Kesinlikle doğru ve haklı bir dokundurma. Daha şehre varmadan mangal dumanına karışmış et kokuları karşılıyor insanı. Mangalda cızırdayan etlerin kokusu nefis ama gel de ye...

Cadde kenarlarında kafeslere tıka basa tıkıştırılmış, havlayan ve uluyan binlerce köpek. Bir taraftan da bazıları pişirilmek için hazırlanıyor. Öldürülmeden önce hayvanları iyice kızdırmak için elinde sopa olan birisi vurup, dürtüp duruyor. Kızdırılan hayvanların etleri pişince daha lezzetli oluyormuş.

Bir kasap çok kızdırıldığı her halinden belli, ağzından salyalar taşan bir köpeği ensesinden yakaladı ve kafesin dışına çekti. O halde kasabın elinden bir kurtulsa, besin zincirinde kasap ile köpeğin yer değiştirmesi işten bile değil. Adam takoz gibi bir sopayla köpeğin kafasına sertçe birkaç defa vurdu. Hayvan öldü mü yoksa bayıldı mı bilmiyorum. Kasap, bıçağı çıkardı, hızla dersini yüzdü ve parçaladı. Bunların hepsi 10 dakika içinde oldu.

Efsaneye göre o gün köpek eti yemek o yıl kötü ruhları ve hastalıkları uzak tutarmış. Eski Çin’de de köpek eti vücudu ısıtan ve erkeğin cinsel gücünü artıran bir ilaç olarak bilinirmiş. Binlerce yıllık tarihi içinde sayısız kez açlıktan kırılmış bir ülke için çok sayıda yavru veren ve ne bulsa yiyerek kolay büyüyen bir hayvan zamanla tabi ki besin zincirinde yer alır. Öncelik hayatta kalabilmek olunca, o zincire eklenen hiçbir şey şaşırtıcı değil. İnsanın nahoş gerçekleri kabul edilebilir hale sokan aklı da efsaneler uydurarak işleri kolaylaştırır.

Festivalde bir günde on binden fazla köpeğin kesildiği söyleniyor. Hayvan hakları aktivistleri köpeklerin sahiplerinden çalındıklarını, hastalık taşıdıklarını ve bu hastalıkların insanlara geçtiğini söyleyip protesto gösterileri yapıyorlar. Dükkân sahipleri ile protestocular arasında itiş kakış yaşandığını bile gördüm. Yerel yetkililerse, bu köpeklerin çiftliklerde yetiştirildiğini ve sağlıklı olduğunu söylüyor.

Yerel halk hayvan hakları aktivistlerine fena bozuluyor. "Tavuk, domuz ve sığırı hiç sorun olmadan yiyebiliyoruz. Diğer hayvanları yememiz sorun olmazken köpek yemek neden bu kadar yaygaraya vesile oluyor. Yabancıların geleneksel festivalimize saygı göstermesini istiyoruz" diyorlar.

Hong Kong’da İngilizler uzun zaman önce kedi-köpek eti satmayı yasaklamışlar, halkı da yemekten vazgeçirmişler. Çin’de ise batılıların gözünden uzakta yapılması yeterli…

10 Ekim 2013 Perşembe

Sosyalizm ve Pazar Ekonomisi Arasında Esaslı Bir Çelişki Yoktur


23 Ekim 1985 tarihinde Deng Xiaoping ile yapılmış bir söyleşi


Henry Grunwald (Time Editörü): Çin Komünist Partisi insanlara her zaman özverili olmalarını ve halka hizmet etmelerini söyledi. Mevcut ekonomik reform durumunda insanlara zengin olmalarını söylüyorsunuz fakat bazı yolsuzluk ve rüşvet durumları ve gücün kötüye kullanımı ortaya çıktı. Bu sorunları çözmek için nasıl önlemler alacaksınız?

Deng Xiaoping: Bunu başlıca iki şekilde çözeceğiz - eğitim ve yasa. Böyle sorunlar bir gecede çözülmez. Birkaç insanın söylediği birkaç söz de etkili bir mücadele için yeterli olmaz. Fakat Partimizin ve ülkemizin bu olumsuz durumları aşamalı olarak azaltacağına ve sonunda ortadan kaldıracağına inanıyoruz.

Grunwald: Bu durumlar Pazar ekonomisi ve sosyalist sistem arasındaki çözülmesi güç bir gizli çelişkinin göstergesi olabilir mi?

Deng Xiaoping: Sosyalizm ve Pazar ekonomisi arasında esaslı bir çelişki yoktur. Sorun üretici güçlerin daha verimli olarak nasıl geliştirileceğidir. Biz geçmişte planlı ekonomi uyguladık. Fakat bu yıllar içindeki deneyimimiz, tamamıyla planlı ekonomi uygulamanın üretici güçlerin
gelişmesini belli bir ölçüde engellediğini gösterdi. Planlı ekonomiyi pazar ekonomisi ile birleştirebilirsek, üretici güçleri özgürleştirmek ve ekonomik büyümeyi hızlandırmak konusunda daha iyi bir durumda olacağız. Partimizin On birinci Merkez Komitesinin Üçüncü Genel Kurulunda Dört Ana İlkenin, özellikle sosyalist sistemin sürdürülmesi ilkesinin, desteklenmesini ısrarla vurgulayacağız. Sosyalist sistemi sürdürmek istiyorsak, üretici güçleri geliştirmek bizim için hayatidir. Uzun bir süre bu soruya tatmin edici cevap bulamadık. Son tahlilde, sosyalizmin üstünlüğü üretici güçlerin büyük gelişimi ile gösterilmelidir. Yıllar içinde kazandığımız deneyim bize önceki ekonomik yapının üretici güçleri geliştiremediğini gösterdi. Bazı yararlı kapitalist yöntemleri bu nedenle kullandık. Doğru yaklaşımın dış dünyaya açılmak, planlı ekonomi ile pazar ekonomisini birleştirmek ve yapısal reformlar yapmak olduğu şimdi çok açık. Bunlar sosyalizmin ilkeleri ile çelişiyor mu? Hayır, çünkü reform sürecinde iki şeyden emin olmalıyız: Birisi ekonominin kamusal kesiminin her zaman baskın olması; diğeri ise ekonomiyi geliştirmekle ortak zenginlik arzulamamız, daima kutuplaşmadan kaçınmaya çalışmamızdır. Yabancı kaynak kullanma politikaları ve özel sektörün büyümesine izin vermek ekonominin temel belirleyicisi olan kamu kesiminin hâkim konumunu zayıflatmayacaktır. Bunun aksine, son tahlilde bu politikalar üretici güçlerin daha güçlü bir şekilde gelişmesini ve kamu sektörünün güçlendirilmesini amaçlamaktadır. Kamu sektörünün Çin ekonomisinde hâkim bir rol oynayabilmesi için kutuplaşmadan kaçınılmalıdır. Elbette bazı bölgeler ve bazı insanlar diğerlerinden önce zenginleşebilir ve bu durumda diğer bölgelere ve insanlara aynı şeyi yapmaları için yardım edebilirler. Toplumda şu anda bulunabilecek olumsuz yaklaşımın giderek azalacağına ve ekonomi büyüdükçe, bilim, kültür ve eğitim seviyelerimiz yükseldikçe ve demokrasimiz ve hukuk sistemimiz güçlendikçe sonunda ortadan kalkacağına eminim. Özet olarak, bugün Çin’de en önemli görev kendi kalbimizi ve ruhumuzu modernizasyon için kullanmaktır. Sosyalizmin avantajlarına rol verirken, bazı kapitalist yöntemler de uyguluyoruz – fakat yalnızca üretici güçlerin gelişmesini hızlandırıcı yöntemler olarak. Süreçte bazı olumsuz durumların ortaya çıktığı gerçek fakat daha önemli olan, bu reformları başlatarak ve bu yolu izleyerek başarabildiğimiz sürecin memnun edici olmasıdır. Çinin başka alternatifi yok, bu yolu izlemeli. Refah için tek yol bu.

Donald McHenry (Institute of Diplomacy of Georgetown University’de profesör ve eski ADB Birleşmiş Milletler delegesi): Mevcut yönetim organları ve liderlerdeki değişimlerden memnun musunuz? Reform politikasını devam ettireceklerine inanıyor musunuz?

Deng: Son Parti Konferansımıza dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu konferansta iki önemli önlem kabul edildi. İlk olarak, geçen yedi yılın deneyimi gözden geçirildikten sonra, ekonomi için uygun bir büyüme oranı belirledik. Ayrıca, bu yüzyıl ve sonrasında uzun vadeli, istikrarlı bir gelişme için gerekli koşulları oluşturmak için tasarlanmış Yedinci Beş Yıllık Planı (1986-1990) kabul ettik. İkinci olarak, politikaların devamlılığını sağlamak için örgütsel değişiklikler de yaptık; yani, Merkez Komitesi ve merkezi hükümet organlarından başlayarak liderlik kadrosunun ortalama yaşı düşürülmeye başlandı. Politikanın devamlılığı başlıca iki şeye bağlı. İlk olarak, politikanın kendisinin doğru olup olmadığına; bu en önemli faktör. Politika doğru değilse neden devam ettirelim? Politika doğruysa ve bir sosyalist toplumda üretici güçlerin gelişimini sağlıyorsa ve adım adım insanların yaşam standartlarını yükseltiyorsa, politikanın kendisi devamlılığı sağlar. İkinci olarak, politikayı kimlerin uyguladığına bağlıdır. Merkezi ve yerel hükümetlerde yeni yollar keşfetme cesareti olan enerjik insanlar olmalıdır. On birinci Merkez Komitesinin Üçüncü Genel Kurulundan sonra, kadroların ortalama yaşını düşürmeye başladık. Tabi ki, daha devrimci, daha iyi eğitimli ve daha profesyonel olarak daha yetkin olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. 1982 yılında On İkinci Ulusal Parti Kongresinde en son Parti Konferansının yapılmasına karar verildi. Partinin yönetim organlarının üyelerinin yaş ortalaması çok yüksek olduğu için gelecek kongreden önce (1987’de) yaş ortalamasının düşürülebileceği bir Parti konferansı yapılabilecek.

Karsten Prager (Time’ın uluslararsı basımının editörü): Kişisel bir soru sormak istiyorum. Uzun devrimci kariyerinizde Çin halkının kaderini ve yönelimini defalarca değiştirdiniz. Öldükten sonra bu insanların sizi nasıl hatırlamalarını istersiniz?

Deng: Umarım bana çok fazla önem vermezler. Yaptıklarımın tamamı Çin halkının ve Çin Komünistlerinin özlemlerini temsil ediyor, hepsi bu. Parti politikaları hep birlikte geliştirildi. "Kültür devrimi"nden önce ben de partinin asıl yöneticilerinden biriydim. Yani, o zamanlar yapılan hataların bazılarından ben de sorumlu tutulmalıyım. Ne de olsa, yeryüzündeki hiç kimse hatasız değildir.

6 Ekim 2013 Pazar

Gece yarısı öten horozlar


06 Ekim 2013 tarihli BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır
 
Pekin’deki Yanhuang Sanat Müzesinde toprak ağası Liu Wencai’yi yeni doğum yapmış bir kadını köle yapmak için sürükleyerek götürürken gösteren bir heykel vardır. 1950’li yıllardaki toprak reformu sırasında yapılıp müzeye konmuş. Anlattığı zalimlik hikâyesini inandırıcı bulmamış ve “sanatçının ilhamına” yormuştum.

Bu zat başta olmak üzere üç-dört toprak ağası devrimin gazabını özellikle üstüne çekmiş. O zamanlar haklarında yapılan suçlamalar afyon kaçakçılığından, organize suçlara karışmaya, köylüleri kira sözleşmeleriyle kandırıp sürekli borçlu kalmaya zorlamaya kadar gidiyor. Bu ağalardan biri Mao Usta’nın memleketi Hunan’dan. İşçileri çok erken uyandırdığı için hikâyesinin anlatıldığı kitapta “erken öten horoz” olarak tasvir edilmiş.

İki yıl kadar önce, HK’lu bir yazar bu nevi kitaplara ve yazarlarına “Horozlar Asla Gece Yarısı Ötmez” adlı bir kitapla karşılık verdi ama yayınlanmasının hemen ardından satıştan çekildi. Yazının başlığı da zaten bu horoz muhabbetine nazire (yani Doğan Tılıç Hoca’nın kümesi ile ilgisi yok). Kitap, zamanın toprak ağaları ve ileri gelenleri hakkındaki hikâyelerin politik amaçlarla nasıl üretildiği üzerine bir şeyler anlattığı iddiasındaydı; fakat kullanılan dil bir çeşit karşı saldırı içeriyordu.

Aradan altmış yıl geçtikten sonra, toprak ağalarından ikisinin torunları atalarının adını temize çıkarmayı akıllarına koydular. Özetle şöyle bir şeyler söylüyorlar: “1950’lerde ‘kahrolsun yerel zorbalar ve şeytan seçkinler’ şiarıyla yola çıkan toprak reformu sırasında mülk sahiplerinden topraklarını zorla almak ve köylülere dağıtmak amaçlandı. Sofistike yukarıdan aşağıya propaganda teknikleriyle Çin şeytan toprak ağası sınıfı tiplemeleri yarattı. Birkaç toprak ağası feodal toplum zamanının şeytan simgesi olarak tanındılar ve sınıf savaşımının hedefi olarak kabul edildiler… Zaten varlıklı ailelerden geliyorlardı ve hükümette üst düzey görevlerde bulunan aile üyelerinin himayesi ile servetlerini büyüttüler. Uzun süre tasarruf ve çalışma ile zengin oldular, köylüleri sömürerek değil. Ayrıca, hayırsever insanlardı: Okullar, yollar, köprüler, suyolları yaptırdılar.”

Özellikle nasıl zengin olduklarına ilişkin özet çok tanıdık. Hayırseverlikleri hakkında anlatılanlara ise yine buralardan bir darb-ı mesel ile karşılık vermek en doğrusu. Çinceden biraz serbest stilde bir çeviri ile şöyle denebilir: Hayırseverlik büyük günahların kefaretidir…

Artık kimse onların geçmişini hatırlamadığı ve ilgilenmediği halde, atalarının adını temize çıkarma düşüncesinde Çin’deki çok güçlü aile bağlarının ve atalara yüklenen anlamın önemli rolü var. Geleneksel Çin dinlerinde atalara tanrısal güçler atfedilir, ruhları aile bireylerinin çevresinde yaşamaya devam eder, koruyup kollarlar ve kötü anılmaktan büyük acı çekerler. Bu nedenle hiç kimse atalarının kötü şöhretle anılmasını istemez ve adlarını temize çıkarıp huzur bulmalarını sağlamayı görev bilir.

Atalarıyla ilgilenenler yalnızca onların adını temize çıkartmaya çalışanlarla sınırlı değil; geçmişle hesaplaşma niyeti taşıdığını düşündüklerim ve kamulaştırılan mülkleri geri isteyenler de var. Mülk iadesi başvuruları “kamulaştırma” gerekçesiyle geri çevrilmiş ama pek vazgeçecek gibi görünmüyorlar.

Toplum Deng Usta’nın “İkinci Devrimi”nin, “Çin’e Özgü Sosyalizm”in, tuttuğu yönü ve nereye gittiğini sanırım anladı. Çıkan bu kadar ses sanki “şu işi tam yapın artık” der gibi.