31 Ağustos 2022 Çarşamba

İlber Ortaylı ve 15. katta bavul mağazası fantezisi

Çin üzerine yazı yazmak, Çin uzmanı havasıyla bilmiş bilmiş konuşmak gibi bir hevesiniz varsa, hevesinizi ertelemeyin; çünkü işiniz sanıldığı kadar zor değil. Batı medyasında okuduğunuz, izlediğiniz dezenformasyon yayınlarından yaptığınız derlemenin üzerine siz de biraz bir şeyler eklediniz mi işlem tamamdır. (ara not: Batı medyası Çin hakkında haber vermeyi değil dezenformasyon yaymayı önceler. En sıradan haberi bile mutlaka eğip büker). Makaleniz-konuşmanız bugüne kadar yazılan-bilinen “Çin distopyası” anlatılarından biri olacağı için kimse yadırgamaz. Hatta aynı yöntemle, Çin üzerine konferans verebilir veya TV ekranlarında Çin uzmanı pozu bile kesebilirsiniz. Bu gruptakilere bir ibretlik örnek vermek istiyorum. Böylece meramımı daha anlaşılır biçimde anlatabilirim.

Yazının başlığını okuyunca muhtemelen aklınızdan “15. katta bavul mağazası (hatta herhangi bir mağaza) mı olur?” sorusu geçmiştir. Oluyormuş. Üstelik anlaşılan bina bir AVM de değil normal bir apartman. Memlekette allame-i cihan mertebesine layık görülen, bazılarına göre mürşit kabul edilen büyük âlim İlber Ortaylı hocaya göre “bal gibi de oluyor”muş.

Sanırım bir konferans veya bir TV programı gibi bir şey olmalı, (https://www.youtube.com/watch?v=D3ULF56YhFk&ab_channel=BilimNeDiyor) , İlber Ortaylı hoca konuşmasının bir yerinde lafı Çin’e getirdi. Programda sadece hocanın Çin hakkında (olmayan) derin bilgisini dinlemekle kalmazsınız, bonus olarak yanında bir de sunucu var. Sunucunun Mao döneminde köylülerin açlıktan toprak yediklerinden bahsetmesi ve yanlış hatırlamıyorsam bu yüzden öldürüldüklerini söylemesi gibi saçmalıklara katlanmak için Çin konusunda en az sunucu kadar bir cehalete sahip olmak şart. Belli ki Çin’in iklim koşulları nedeniyle tarihinde beklide yüzlerce kez yaşadığı ağır kıtlık koşullarından haberi bile yok. Devrimden sonra, Kuzey’de kıtlığa neden olan sulama sorununu çözmek için insan gücüyle açılan sulama kanallarını, Güney’de ise sellere karşı arazinin teraslanması çalışmalarını duymamış bile. Bir yalancı kaynaktan okuduğunu-duyduğunu o da orada satmaya çalışıyor, hocanın bilgisizliğine o da kendi bilgisizliği ölçüsünde katkı yapıyor. Ne de olsa, salonda “Siz ne saçmalıyorsunuz” diyebilecek kadar Çin tarihini bilen, Çin kültürünü tanıyan ve bugünkü Çin’i anlayabilen kimse yok. 

Saçmalayan veya Çin cahili olan sadece sunucu olsa üstünde durmaya değmez deyip geçebilirdik. Oysa az sonra aktaracağım örnekte görüleceği gibi, hoca da saçmalıyor ve Çin konusunda gerçek bir cehalet sergiliyor. İlber hoca, “15. katta bavul satıyorlar. 15. katta bavul mağazası mı olur? Amerika’da adam cadde üstünde satıyor, mağaza cadde üzerinde. Bunu değil falanca modeli veya başka modeli istiyorum diyorsun, kız 15 katı tıkır tıkır inip aşağıdan o modeli alıyor ve o 15 katı tekrar tırmanıp sana getiriyor. Çünkü asansörü kullanamıyor. Asansör sana bana serbest ama ona yasak. Köle için koşulları bile hazırlayamamışlar” diyor. 

Hoca, 15 katta bavul satan mağazayı nerede gördünüz ve gözden bu kadar uzak, yerden bu kadar yüksek bir mağazaya nasıl rast geldiniz? Yol üstünde yüzlerce mağaza varken ne diye 15. kattakini tercih ettiniz? Biz düzayak pazarlarda ve AVM’lerdeki bir mağazayı bulmakta zorlanırken sizin 15. katta bir mağaza bulmanız hakikaten takdire şayan bir hadise. Ayrıca, Çin’in o şahane ve bazısı çok büyük, bazıları sektöre göre uzmanlaşmış pazarları-mağazalarla dolu alanları ve AVM’leri varken hangi ahmak bir apartmanın 15. katında mağaza açar? Belli ki bu sizin kişisel deneyiminiz değil. Bir yerde izlediğiniz veya duyduğunuz bir martavalı orada tekrar ettiniz.

Size işin doğrusunu anlatayım (ayrıca, bavul sektörünü iyi bilirim. Bu sektörde iş yapan Çinli tanıdıklarım var): O 15. kattaki firma bir perakende bavul mağazası değil; çok büyük olasılıkla bavul sektöründe çalışan bir dış ticaret firması veya küçük bir olasılıkla şehrin ücra bir köşesinde kiraladığı bir binada faaliyet gösteren bir toptancı. Zira hiçbir Çinli 15. katta perakende mağazası açacak kadar ahmak değil.

Çin’de çok yaygın bir alışkanlık hatta bir kural vardır: Bir firma üretir yüz firma yurtdışına satar. O dış ticaret firmaları -ki çoğu 3-5 kişinin çalıştığı küçük işletmelerdir- üreticilerle kontrat esaslı çalışırlar. Bazıları bu üreticilere kendilerine ait modeller ürettirirler. Bu kadar çok sayıda dış ticaret firması Çin yönetiminin “refahın tabana yayılması” politikası uyarınca desteklediği bir girişimcilik türüdür. Çin ihracatının büyük bir kısmı bu firmalar üzerinden yapılır.

“Asansör size bize serbest ama o çalışan kıza yasak” lafınıza gelince, Çin’deki iş merkezlerinde, apartmanlarda-binalarda asansörü sadece küçük çocukların tek başına kullanmaları yasaktır. Ayrıca, asansör kullanmak hiçbir yerde paralı değildir. Kirasını ve aidatını ödedikleri binadaki asansörü kullanmak haklarıdır. 15 katı tıkır tıkır inip çıktığını söylediğiniz o kız muhtemelen bir-iki kat aşağıdaki depoya veya diğer ofislerine gidip geliyordur. 1-2 kat inip çıkmak için 15-25 katlı bir binada beklide 5-10 dakika asansör beklemek ayağına hızlı Çinliler için hiç akılcı bir davranış değildir. 

İlber hocanın anlattıkları ne kadar tanıdık bir distopya anlatısı değil mi? Batı medyasında bunun gibi binlerce distopya anlatısı okuyabilir veya izleyebilirsiniz, bu da işte onlardan biri.

Hoca, yaptığınızın ne olduğunu lafı hiç eğip bükmeden ve hiç ağzınızdan düşürmediğiniz şu ifadeyi kullanarak hatırlatayım: Bunlar çok ayıp şeyler.

İlber hoca, memlekette allame-i cihan muamelesi gördüğü, galiba kendisi de bu havaya girdiği ve bir de çevresinde “hoca, bilmediğin konularda konuşup saçmalama” diyen birileri olmadığı için hakkında çok az şey bildiği (Çin gibi) bir konuda bile (saçmalamak pahasına) konuşmakta bir beis görmüyor. Uzatılan her mikrofona söyleyecek sözleri, sorulan her soruya mutlaka bir cevabı var. Hem de ne açıklama, ne cevap. Hoca lafın sonuna geldiğinde, siz başını çoktan unutmuş oluyorsunuz.

Hoca, “Bu ne hadsizlik, sen kim oluyorsun da bu lafları ediyorsun, bu lafları etme cüretini nereden buluyorsun?” diye düşünebilirsiniz. İkinci uzmanlık alanım Çin tarihidir (Doktora çalışması devam ediyor). 20 yıldan uzun bir zamandır Çin’de yaşıyorum. Çok iyi düzeyde Çince bilirim. Yani Çin tarihi ve Çin kültürü konusunda size birkaç tur bindirebilirim.

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Ukrayna’dan Tayvan’a “Yeni Dünya Düzeni” 3: Barışçıl yeniden birleşme

1972’de, Nixon'ın Çin ziyareti sırasında, Çin-ABD arasında imzalanan “Şanghay Bildirisi” Tayvan sorununu iki ülke arasında ciddi bir gerilim konusu olmaktan çıkardı. Bu arada, bir önceki yazıda bahsedildiği gibi, ABD, 1979’da Çin Halk Cumhuriyetini (ÇHC) resmen tanıdı ve diplomatik ilişki kurdu. ABD’nin Çin ile kurduğu bu ilişki bugün ile karşılaştırıldığında oldukça ılımlı bir ilişkiydi. Çünkü ABD şu üç varsayımla hareket ediyordu:

(1)   Zaman içinde Çin, çıkarının Amerika ile yakın ilişkiler kurmak olduğunu anlayacak;

(2)    Bunun sonucu olarak, Rusya’ya karşı ABD ile az-çok ortak veya benzer bir politika izleyecek;

(3)    ABD, zaman içinde Çin’i kontrol edebilecekti.

ABD’nin Çin hakkındaki bu hayalleri, 90’lı yıllardan başlayarak ÇKP içine elini uzatma girişimleri ve demokrasi güçlerini-demokratları destekleme adı altında bir Amerikancı muhalefet ve kamuoyu yaratma çabalarıyla yaklaşık 10 yıl öncesine kadar devam etti; fakat sonuç ABD açısından hayal kırıklığı oldu. 2000’li yılların başlarında, Çin, ABD hegemonyasını tehdit eden ciddi bir ekonomik, bilimsel, teknolojik ve askeri güç olarak ortaya çıkmaya başladı. ABD açısından ise filmin koptuğu ve Çin’i artık bir düşman veya (diplomasi diliyle) “baş edilmesi gereken bir zorlu rakip” olarak görmeye başladığı dönem oldu.

Çin’in çökeceğini müjdeleyen kâhin

2000’li yılların başlarında Hong Kong (HK)’da yarı Çinli (baba tarafından Çinli) bir Amerikalı “kâhin” dolaşıyordu. Avukattı, gazeteciydi, yazardı. HK, Tayvan ve Çin’de bazı Amerikan firmalarının avukatlığını yapıyordu, bazı Amerikan gazete ve dergilerinde Çin üzerine yazılar yazıyordu. Asıl ününü ise 2001’de ABD’de basılan “The Coming Collapse of China (Çin’in Beklenen Çöküşü)” adlı kitabına borçluydu. Gordon Guthrie Chang isimli bu “kâhin”, kitabında Çin’in 2011 yılında çökeceğini yazıyordu. Özetle “Bankacılık sistemi, kamu işletmeleri, tarım sektöründe büyük sorunlar var. ÇKP, bu sorunları çözemeyecek ve Çin, 2011’de çökecek” diyordu. 2011 yılı içindeyken kehanetini 2012 olarak güncelledi. Üstelik bu güncelleme yazısı ABD’nin popüler dış politika dergilerinden olan “Foreign Policy” de yayımlandı. O gün geldiğinde, Çin, bırakın çökmeyi, hem içeride hem dışarıda daha da güçlenmişti. Artık CIA ile bağlantılı olduğunu bildiğimiz bu kâhinin bütün kehanetleri fos çıkmıştı.

Son günlerde, Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti (yani ABD kışkırtması) ve Çin’in Tayvan boğazı çevresinde yaptığı büyük askeri tatbikata bakarak, Çin’in çok yakında Tayvan’a kesinlikle saldıracağından bahseden ve bu konuda garanti veren Çin cahili çokbilmiş kâhinler türedi. Bu Çin cahili falcıların kehanetine güvenip bahis falan oynamayın, paranıza yazık olur… 

Gordon G. Chang’ın dile getirdiği bu CIA kehanetlerine HK’da inanan yöneticiler çıkmadı; ama Tayvan’da inananlar, en azından büyük ilgiyle karşılayanlar çıktı. Üstelik bunlar zamanın başbakanı ve bazı hükümet yetkilileriydi. Bu kâhinle birkaç kez görüştüler. Tayvan’daki sağcı-milliyetçi hükümetler, bu kâhinin ilettiği Amerikan mesajını almış olmalılar ki, 1972’den beri yatışmış olan ayrılıkçılık ateşi tekrar o günlerde harlandı. O gün bu gündür, Tayvan’da yönetime gelenler ABD’den daha Amerikancı, ayrılıkçı sağcılara dönüşür oldular. 

Çözüme gid(emey)en yol: 1992 Konsensüsü

2 Ocak 2019'da Şi Cinping, HK’un Çin’e devrinin 40. yıldönümünde yaptığı konuşmada Tayvan halkına da seslendi ve Tayvan sorununun siyasi çözümünün “tek ülke, iki sistem” olan Hong Kong ve Macao'da kullanılan formül olacağını söyledi. Tayvan'ın bağımsızlığına şiddetle karşı çıkan uzun bir konuşma yaptı ve “1992 Mutabakatı”na bağlılık çağrısında bulundu. Çin’in soruna bakışı kısaca “Tayvan, bütün tarihi boyunca Çin anakarasının bir parçasıydı. Bugün de tek ülke-iki sistem temelinde Çin’e bağlı bir özerk bölge statüsündedir. Bağımsızlık-ayrılıkçılık yanlısı yönetimlerin kışkırtma ve çabaları sonuç vermeyecek ve Tayvan tekrar anakarayla birleşecektir” şeklinde özetlenebilir. 

Çin’in Tayvan İşleri Ofisi tarafından 10 Ağustos 2022’de yayınlanan ve “Bir Ülke, İki Sistem sonunda Tayvanlı vatandaşlar tarafından anlaşılacak ve tanınacaktır” diye biten “Tayvan Sorunu ve Çin'in Yeni Dönemde Yeniden Birleşmesi" başlıklı “White Paper” (Resmi Belge-neden “Beyaz Defter” diye çevrilir, anlamıyorum) Şi Cinping’in yukarıdaki paragrafta geçen sözlerinin daha güçlü ve kararlılıkla vurgulanmasından fazla bir anlam taşımıyor. O yüzden, ayrıca üstünde durmaya da gerek yok. 

Şi Cinping’in yukarıdaki konuşmasında andığı “1992 mutabakatı” 1992’de ÇHC ve Tayvan yetkilileri ararsında HK’da yapılan bir toplantıda üzerinde görüş birliğine vardıkları ‘tek Çin, iki sistem’i esas alan bir çözüm. Yani Çin, Tayvan’ın bu mutabakatla ÇHC’yi tanıdığını, bahsedilen tek Çin’in ise ÇHC olduğunu ileri sürüyor. Oysa Tayvan Başkanı Tsai Ing-wen, Şi’nin yukarıda alıntıladığım konuşmasına "Pekin yetkililerinin bahsettiği ‘1992 Mutabakatı’nı hiçbir zaman kabul etmedik” diye karşılık verdi. Amerikalı sahipleri izin verene kadar ret etmeye devam edecektir. Çünkü amaç sorunu çözmek değil Tayvan sorununu kaşınacak bir açık yara, Çin’e karşı bir provokasyon malzemesi olarak tutmak. 

“Çin Araştırma Enstitüsü” dekanı Prof. Zhang Weiwei’ye göre, “Çin'in hızlı yükselişiyle karşı karşıya kalan ABD, biraz bunalmış durumda. Çin’in yükselişini durdurabilmek için “ticaret savaşı”, “teknoloji savaşı” başlattı ve "Hong Kong kartı", "Şincan-Uygur kartı", "Covid-19’un kaynağı kartı" vb. oynadı. Ancak hiçbiri işe yaramadı. Tayvan, ABD'nin elinde kalan tek ve son kart. ABD, Çin'i kontrol altına almak ve tüketmek için bu kartı hala kullanabileceğini düşünüyor.” 

“Kritik bir adım atmakta kararlıyım” ya da Çin’in askeri çözümü

Yukarıda tırnak içinde verdiğim sözler hâlihazırdaki Tayvan Başkanı, Tsai Ing-Wen’e ait. Geçen yılın başlarında Amerikalı bir üst düzey yetkiliyle yaptığı görüşmede sarf etmiş. Bu sözler, ağzının pek sıkı olmadığından artık emin olduğum (cadı kazanı) diplomasi kulislerinden Çin yetkililerine sızmış ve oradan da benim kulağıma kadar geldi. O “kritik adım”ın ne olduğunu aslında herkes biliyor: Tayvan’ın bağımsızlık ilanı. Bu sözleri ister hamisi ABD’nin gönlünü hoş etmek ve daha fazla destek almak için ister gerçekten böyle bir niyeti olduğu için söylemiş olsun, Çin, her ikisini de ciddi tehdit olarak görecektir. 

Nitekim Prof. Weiwei, 2021 Mayıs ayında kendisiyle yapılan bir görüşmede, “Tasi Ing-Wen, bu riski almaya cesaret ederse, ÇHC bu durumun gereğini yerine getirmeli ve bu nedenle yaşayacağımız acılara katlanmalıyız. Bu durumda, Tayvan sorununu bir süre bazı acılara katlanarak stratejik ve tek hamlede çözmek daha iyidir” dedi. Diplomasi dilinin esnekliğini kullanarak söylenmiş bu muğlâk sözler aslında tefsire gerek bırakmayacak kadar açık: Tayvan yönetimi ayrılık-bağımsızlık ilan etmeye kalkarsa, bunu fırsat kabul etmeli ve bu girişimi karşılaşacağımız bazı sorunlara aldırmaksızın (askeri yolla) ezmeli ve sorunu kökten çözmeliyiz. 

Prof. Weiwei, askeri çözümün sadece Tayvan’ın bağımsızlık-ayrılık ilan etmesi durumda düşünülmesi gerektiğini söylerken, özellikle medyada “Neden bu kadar uğraşıp duruyoruz. Sokalım orduyu Tayvan’a ve birkaç günde sorunu kökten çözelim” diye düşünen şahinler de var. Fakat bunlar ağırlığı olan, ÇKP aklını temsil eden kişiler değil. Bu zevat aynı şeyleri 2019-2020’de HK’ta yaşanan olaylar sırasında da söylemişti. Bunlar ellerinde çekiç olduğu için her sorunu çivi gören “sert adamlar”, “keskin milliyetçiler”. 

Olası bir askeri müdahalede Çin ordusu (Çin Halk Kurtuluş Ordusu olarak anılır) birkaç gün içinde Tayvan ordusunu da ayrılıkçıları da ezer geçer ve ABD’nin sürekli kaşıdığı bu sorunu ortadan kaldırır. Fakat ÇKP ileri gelenleri bunun Tayvan halkının gururunu kıracağını, kırgınlık yaratacağını, Çin’i halk gözünde işgalci durumuna düşüreceğini ve bu yüzden gerçek bir çözüm olmayacağını düşünüyorlar. Kol bükerek, diz çöktürerek sorun çözmek ÇKP açısından makbul bir çözüm yolu değildir. Bu tarz bir çözüm, ülkelerin-insanların onurunu çiğner, gururu kırar ve onarılması çok zor yaralar açar. 

Diğer taraftan, ÇKP’ye göre, “mevcut konjonktürde askeri çözüm yolunu seçmek Amerika’nın oyununa gelmek olur.” Bu da, uluslararası alanda uzun yıllar baş ağrıtacak, içinden çıkılması zor bir sorun demek. Son bir aydır Amerikan yönetiminin tırmandırdığı kışkırtma ABD’nin Çin’i Rusya ile aynı çuvala atamamış olmasından duyduğu sıkıntı ve sıkışmışlıktan kaynaklanıyor. “Ukrayna’dan Tayvan’a Yeni Dünya Düzeni 1” başlıklı yazımda bu konuya değinmiştim. O yüzden burada tekrar etmeyeceğim.

Çin yönetimi ABD’den gelecek çeşitli güç gösterileri, kuşatma-yalnızlaştırma girişimleri, kışkırtmalara karşı uzun zamandır hazırlıklı. 25.04.2021 tarihinde BirGün’de yayınlanan “Bıçak sırtındaki ABD-Çin ilişkileri” başlıklı yazımda Çin’in bu farkındalığından söz etmiş ve stratejisini ÇKP kaynaklarından alıntı yaparak şöyle özetlemiştim: “Çin, vahşi bir rekabet söz konusu olsa bile, Çin-ABD ilişkilerini istikrarlı bir çerçeveye kavuşturmak için çabalamalıdır. ABD’ye karşı mücadelenin tek bir hamleyle sona ermesini bekleyemeyiz. Durumu ancak artan gücümüzü biriktirerek istikrarlı hale getirebilir ve sonunda durumu tersine çevirebiliriz. Bu zor bir süreç olacaktır. Anlık tatmin aramaktansa zorluklara dayanıklı olmalıyız. Çin ve ABD bu oyunu ne kadar uzun süre oynarsa, ABD’nin dayanma olasılığı o kadar azalacaktır.” Bu paragrafta özetlenen ÇKP stratejisini Tayvan sorununa şöyle bağlayabiliriz: ABD’nin gücünün iyice zayıfladığı gün Tayvan sorununun da çözüleceği gün olacaktır. 

Çin askeri yolla çözümü sadece bir ayrılık-bağımsızlık ilanı/girişimi durumunda kullanmayı düşünebilir. Böyle bir provokatif girişim olmadığı sürece “Barışçıl Birleşme” çözüm yolunu izlemekte ısrarcı olacaktır. Çin devlet aklının (ÇKP) sabrı ve hiç umulmadık durumdan bir uzlaşma veya müzakere noktası çıkarma becerisi gerçekten takdire şayandır. Yeter ki işler savaşın kaçınılmaz olduğu bir sürece evrilmesin.

Bu konuda son bir not olarak şunu da eklemeliyim: ÇKP müktesebatında, batı kapitalizminin dezenformasyon kaynaklarının yaydığı yalanın aksine, halkı düşman görmek ve kendi halkıyla savaşmak yoktur. Çin ülkesinin bir parçası olarak gördüğü Tayvan (halkı) da Çin için düşman kategorisinde değildir. Düşman, işbirlikçi, hain gibi ağır ifadeler son derece dikkatli ve ancak çok sınırlı sayıda kişi için kullanılır. ÇKP, kendini Çin halkının temsilcisi sayar ve ona hizmet etmek, refah ve güvenliğini sağlamakla görevli kabul eder. Bunlar kulağa hoş gelen laflar gibi görünse de, ÇKP için anlamı ve değeri olan ilkelerdir. Yazılarımı okuyanlar ÇKP ruhundaki komünist müktesebat hafife alınmamalıdır dediğimi hatırlayacaklardır.

Çin’in “barışçıl yeniden birleşme” çözümü

Peki, ÇKP’nin “barışçıl yeniden birleşme” çözümü-stratejisi ne anlama geliyor? Bu konuyu, anlaşılmayı kolaylaştırmak açısından birkaç başlık halinde özetlemek istiyorum. 

1. Tek halk olma bilinci: Öncelikle, Çin yönetimi, anakara ve Tayvan’ın birleşmesi derken, sadece iki kara parçasının siyasi birleşmesinden söz etmiyor. Çin halkının birleşmesinden, birlik-bütünlüğünden yani tek halk olma bilincinden bahsediyor. Dolayısıyla, yeniden birleşmenin yolu kendi halkıyla kavga-gürültü veya savaş değil tek halk olma bilincinin geliştirilmesi.

2. İçeriden dönüşüm: ÇKP, Çin’in de desteği ve kolaylaştırıcılığıyla, Tayvan’da içeriden bir dönüşümün gerçek çözüm olacağına inanıyor. Bu dönüşüm, Tayvan halkının “Çin ile yeniden birleşmenin başta ekonomi, toplumsal refah olmak üzere birçok açıdan Tayvan’ın çıkarına olduğuna inanmaları, Çin’e güvenmeleri ve Çin’in kendi ülkeleri olduğu gerçeğini içselleştirmeleri” anlamına geliyor.

3. Ayrılıkçıların ayrıştırılması: Bu politika bağımsızlıkçı-ayrılıkçıları Tayvan halkından ayrıştırarak yalnızlaştırmayı ve zayıflatmayı amaçlıyor -ki Çin yönetimi ayrılıkçılarla baş etmek konusunda HK’da epeyce deneyim kazandı. Bu kişiler Tayvan yöneticileri de olabilirler, iş insanları da, akademisyen vs de. Örneğin geçen yıl, Çin Devlet Konseyi Tayvan İşleri Ofisi, Su Zhenchang (Tayvan Başbakanı), You Xikun (Milletvekili) ve Wu Zhaoxie (Tayvan Dışişleri Bakanı) gibi bağımsızlık yanlılarına karşı yaptırım uygulamaya başladı ve bu insanların ve ailelerinin anakaraya girmesini yasakladı. ÇKP, bu insanlar için “işbirlikçi, hain” gibi ağır ifadeler kullanıyor. ÇKP, bu gibi ağır ifadeleri son derece dikkatli ve ancak çok sınırlı sayıda kişi için kullanır.

4. Ekonomik ilişkiler-çıkarların birleştiriciliği: Tayvan’ın milli gelirinin yüzde 80’inine yakınını Çin’de yerleşik/üretim yapan Tayvan firmalarının Çin pazarındaki satışları ve dünyaya yaptıkları ihracat geliri oluşturuyor. Yani Tayvan’ın kişi başına 40 bin dolara yakın milli gelirinin büyük kısmı Çin’de yerleşik Tayvan firmalarından geliyor. Çin hükümetinin sağladığı avantajlar ve Çin pazarının büyüklüğünün cezp ediciliği nedeniyle gittikçe daha fazla sayıda Tayvan firması Çin’e yerleşiyor. Daha ilginç olan ise, Çin yönetiminin sunduğu özel avantajlar nedeniyle, giderek artan sayıda genç Tayvanlı yatırım yapmak için Çin’i tercih ediyor.

5. Ayrılıkçı firmalara ambargo: Ayrılıkçı Tayvan hükümetini destekleyen, finanse eden firmaların Çin’de yatırım yapmalarına veya Çin ile ticari ilişkiler kurmalarına izin verilmiyor. Son yıllarda ithalatı yasaklanan ürünler, bu kategoride yer alan Tayvan firmaların malları. 1,4 milyar nüfusa sahip büyük bir pazardan yoksun kalmak bir firma için ciddi kayıp ve büyük bir ceza. 

40 bin dolar gibi büyük bir milli gelir Tayvan’ın bir refah ülkesi olduğu anlamına gelmiyor. İşsizlik artıyor ve Çin’de çalışan Tayvanlı sayısı giderek yükseliyor. Çin’de insanların geliri yükselirken Tayvan’da düşüyor. Bu büyük milli gelire rağmen Tayvan eskiyen altyapısını yenileyemiyor veya yenilemekte zorlanıyor. Çünkü o dudak uçuklatan milli gelir Amerikan silah tekellerine akıyor.

Sonuç yerine

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Çin için Tayvan ile yeniden birleşme vazgeçilmez bir ulusal hedef ve onur meselesi olmakla birlikte bunun için süreci zorlayıcı bir acelecilik beklenmemeli. Askeri çözüm, Çin'in sadece bağımsızlık girişimi gibi bir durumda kullanmayı düşünebileceği bir seçenek. Böyle bir provokatif girişim olmadığı sürece “Barışçıl Birleşme” çözüm yolunu izlemekte ısrarcı olacaktır. ABD’nin gücü zayıfladıkça, ayrılıkçı Tayvan yönetiminin bağımsızlık iddiası da sürdürülemez hale gelecektir.