17 Mayıs 2020 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Bir Çin atasözü “Şeytanı anarsan/çağırırsan gelir” der. Dünyanın
batı tarafındaki medyada (memleket de dâhil) ikide bir “Asya’da/Çin’de ikinci COVID-19
dalgası” mealinde çığırtkanca haberler okudukça aklıma bu Çin atasözü geliyor. Fakat
o ikinci dalga gelecekse, Çin’e geleceğine veya Çin’den başlayacağına hiç ihtimal
vermiyorum. Zira Çinlilerin bir sorunu nasıl ele aldıklarını, başa çıkmak için
nasıl bir yol izlediklerini ve başa çıkma kapasitelerini biliyorum (gerçi
Wuhan’da bütün dünya da gördü). Çinliler aynı hatayı iki kez yapmaz.
Sallapatilik ise zaten ruhlarında yok. Bu dediklerim tabii ki bazı mahalli,
küçük çaplı salgın benzeri durumların görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Elbette
görülebilir (nitekim görüldü de). Fakat görülür görülmez, Wuhan’dan edindikleri
deneyim ve dünyadan öğrendikleri yeni bilgilerle virüsün üstüne çullanacaklarından
ve yayılmasına fırsat vermeden boğacaklarından emin olabilirsiniz.
Geçen hafta Çin’in Rusya-Kuzey Kore sınırında yer alan Jilin
eyaletinin 600 bin nüfuslu Shulan (Şulan) kentinde bazı COVID-19 vakalarına
rastlandı. Hepsi aynı kaynaktan yayılan 30 civarında vaka tespit edildi. Peki,
bu vakalar ve onlarla temas eden yakın çevreye test uygulanınca sorun hallolur
mu? Dünyanın o tarafında belki ama Çinlilerin aklı böyle çalışmıyor. Çinli
sağlıkçıların kabul ettiği enfeksiyon çemberi bu kadar dar değil. Aksine,
çember üstüne çember derken çok dolaylı (birkaç çember dışarından) bile olsa
temas geçmişi olanlara, dışarıda hiç kimse kalmayacak şekilde ulaşılıyor.
Dolayısıyla en fazla iki-üç yüz kişiyle bitebilecek test süreci birkaç bin
kişiyi buluyor. Test sonucu pozitif olmasa bile doktorların kuşku duyduğu
herkes karantinaya alınıyor. Bu yazıyı yazarken Shulan’da test uygulanan kişi
sayısı neredeyse 10 bin kişiyi bulmuştu ve dört yüze yakın sayıda insan iki haftalık
karantinaya alınmıştı.
Şu anda şehir ve çevresindeki köy-kasabaların tamamı
giriş-çıkışlara kapalı, evden çıkmak yasak, sadece gıda maddesi almak için
günde her aileden sadece bir kişi dışarı çıkabiliyor vs. Lafı uzatmadan
söyleyeyim: Üç ay önce Wuhan’da ne yapıldıysa, nasıl bir yol izlendiyse şimdi
bu şehirde de aynısı uygulanıyor. Virüsün üstüne çullanmak, yayılmasına fırsat
vermeden boğmak derken işte bundan bahsediyordum. Benim söylemeye çalıştıklarımı
Jilin valisi, “Virüse karşı ‘savaş zamanı’ tam saha kontrol modundayız” sözleriyle
anlatmış.
Bir-iki gün önce, Shulan’a komşu bir kent olan Liaoning
eyaletinin Dalian kentinde de birkaç vaka görüldü. Aşağı yukarı aynı önlemlerin
orada da alındığını duyuyor, izliyoruz. Bu bölgeler Wuhan’dan çok uzak. Bunca
zaman sonra bu kadar uzak bölgelerde virüse rastlanması hakkında Rusya’dan
geçiş olasılığı üzerinde duruluyor.
Wuhan’da yeni vakalar
Daha önce de yazmıştım, Wuhan’da asemptomatik vakaları
ortaya çıkarmak için toplu taşıma araçlarının şoförleri, öğretmenler, okula
dönen lise son sınıf öğrencileri gibi gruplara öncelik verilerek bugüne kadar üç-dört
milyon civarında insana nükleik asit testleri yapılmış ve ortaya çıkarılan
asemptomatik vakalar izole edilmişti. Sağlık yetkililerinin “Bu gruplarla birlikte,
daha önce enfeksiyon görülen bölgelerde ikamet edenler, eski yerleşim birimleri
ve nüfus yoğunluğu olan alanların öncelikli olduğu”na dair bir açıklamasını
hatırlıyorum.
Muhtemelen bahsettiğim bu tarama testleri sonucunda,
Wuhan’ın bir bölgesinde on COVID-19 vakası tespit edildi. Bu bölge salgın
dönemine 20 vakaya rastlanan bir yerleşim yeri. Bölge tüm giriş-çıkışlara kapatıldı.
Bir km çevredeki alış-veriş merkezleri, pazarlar, lokantaların vs. açılmasına
izin yok. Kısaca, geçmişte tüm Wuhan’da ne yapıldıysa şimdi bu küçük yerleşim
biriminde de aşağı yukarı o uygulanıyor. Şimdi, bölgede ikamet eden yaklaşık
altı bin kişi ve bölge yakınında bulunan/çalışanlardan oluşan 15 bin kişiye
nükleik asit testi uygulanacak (başlandı).
Bu durumun şehrin “yeni normal”e dönme çabalarını
engellediğini veya zarar verdiğini söyleyemem. Halkta “Eyvah, yine mi?” diye
özetlenebilecek bir korku hali gözlemlemedim. İşin sırrı, durum hakkında her
bakımdan doğru, zamanında ve eksiksiz bilgilendirilme… İnsanlar salgın
önlemleri konuşmasını bile muhalefete zart-zurt etme fırsatı olarak kullanan
bir bitik adama değil doğru bilgi verene, şeffaf davrananlara güvenirler.
COVID-19 önlemleri adı altındaki konuşmayı sağa sola
zart-zurt etme fırsatı olarak gören birinin halini (verdiği mesajı) ahali şıp
diye anlar. Yani der ki, “Ya, adamın derdi ekrana çıkıp muhalefete zart-zurt
etmek. Koronavirüs işin bahanesi. Bittiğini, rejiminin son demlerini sürdüğünü
gördükçe korkudan muhalefete saldırıyor. Salgın sorununu ciddiye alsaydı veya
sorun ciddi olsaydı, bunu ülkenin boğazını sıkmak için fırsat olarak
kullanmazdı. Yani ortada ciddiye alınacak bir salgın yok, boş geç Korona
şeysini…” Sonuç, maske takmayan ya da takıyormuş gibi yapan ve dip dibe dolaşan
ve adeta “Eyy COVID-19! Sen kimsin ya!” diye posta koyan ahali…

