22 Aralık 2014 Pazartesi

Komünist–feminist kadın imamlar

21 Aralık 2014 tarihli BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır

Bir Çin TV kanalında, Çinli kadın imamlar eğlenceli bir dille bölgelerinde (Ningxia) yaptıkları “kadın sorunu”na ilişkin çalışmaları anlatıyorlar. Öyle ilginç şeylerden bahsediyorlar ki, kaçırmamak için uzun zamandır ilk defa pür dikkat TV izliyorum. Türkiye’de “kadın hoca” diye bilinen kadınlar burada “imam” (veya Çince ahong) diye anılıyor. Şakacı, sevecen halleri ve samimi ve sıcacık gülümsemeleri insanın içini ısıtıyor.

Memleketteki bazı kadın/erkek hocaların tavırlarındaki kibir, yüzlerindeki haset, nefret ve ceberut ifadeyi gördükçe, aklımdan bu zorba ruhlu zevatın dillerinden düşürmedikleri zebaniden rol çaldığı geçerdi. Yine de zebaniye haksızlık etmeyeyim. Çünkü bugüne kadar bir hırsıza fetva hizmeti verdiğini duymadım. Bu zevat ettikleri lafları eninde sonunda “öbür dünya”ya bağlayıp cehennem korkusu salıyordu. Öbür dünya hakkında (hem de sanki oraya gidip gelmiş gibi) üfürmeseler, zaten kimse ne onları ne de ettikleri lafları ciddiye alır.

Memleketteki hoca takımı ile buradakiler arasında ciddi bir müktesebat farkı var. Buradaki kadın hocalar, erkek aklının kadınlar aleyhine yarattığı dünyevi sorunlardan bahsediyor ve kadının toplumsal statüsünü yükseltmenin mücadelesini veriyorlar. Yani, memlekettekilerin aksine, öbür dünya ile değil bu dünyanın adaletsizlikleri ile ilgileniyorlar. Bunların cehennem korkusu salarak dünyevi iktidar inşa etmek gibi bir gayeleri yok.

Çalışmalarını kadın camilerinin sınıflarında yürütüyorlar (kadınlara özel camiler Çin Müslümanlığının bir ayırıcı özelliğidir). Görevleri şunları içeriyor: Dini bilgileri, yasaları, yasaların kadınlara sağladığı koruma ve hakları, sosyal bilimlere ilişkin bazı temel bilgileri ve devletin etnik ve dini politikalarını öğretmek. Aile planlaması politikasına uygun eğitim vermek de görevleri arasında. Sınıfta, yerel aile planlanma kurumunun yayınladığı bilgiler asılı ve bir cam dolap içinde ücretsiz kondomlar var (Türkiye’de cami müştemilatına kondom koyanın başına acaba neler gelir).

Görüldüğü üzere, aslında kadınlarda farkındalık oluşturmaya yönelik bir temel eğitim veriyorlar. Arkaik erkek aklının kadına ödül diye sunduğu “kutsal annelik rolü zindanı” bu kadınların ilgisini çekmiyor. Bunun yerine, yakın zamanda kamusal alanda daha fazla var olmanın çalışmasını yürütüyorlar. Ne de olsa akıllarına komünist ve feminist esintili bazı fikirler üşüşmüş. Komünistlikleri ÇKP’nin rahle-i tedrisinden geçmiş, onayını (sertifika sınavı) ve desteğini almış olmalarından geliyor. Yani kerameti ÇKP’den menkul bir komünistlik. Feministlikleri ise amaç ve eylemlerinden, çalışmalarından geliyor.

Kendi de bir kadın imam olan bir yerel yönetici pragmatik ÇKP aklının politikasını şöyle özetliyor: “Kadın imam sayısındaki artış Müslüman topluluklarda kadının sosyal konumundaki iyileşmenin ve farkındalık yükselmesinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Öncelikle, özellikle inanan kadınlarda farkındalık oluşmalı. Kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konusuna sıra ancak bundan sonra gelebilir”.

Arada bir haksızlık ettiğimi düşündüğüm ÇKP aklı, geleneksel İslam anlayışının (yani erkek aklının) yarattığı sorunların ancak kadınlar eliyle çözülebileceğini 20 yıl kadar önce görmüş ve ilk adımları atmış. Bu konudan TV’deki bu program sayesinde yeni haberim oldu. Bence, kapalı denebilecek bu geleneksel topluluğun modern toplumla buluşması için sarf edilen önemli bir çaba. Umutluyum; çünkü ÇKP aklı bir şeye el atmışsa, başarı şansı en az yüzde ellidir.

Ningxia, Çin’in orta-kuzey kısmında yer alıyor. Sayıları iki buçuk milyonu bulan Müslümanlar nüfusun yaklaşık yarısını oluşturuyor. Asıl merak ettiğim konu, en yakın Müslüman toplumundan iki bin km kadar uzak bu iç bölgede yaşayan Çinlilerin nasıl Müslüman oldukları…

7 Aralık 2014 Pazar

Çinliler ne yer

7 Aralık 2014 tarihli BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır

Bu soruya kestirmeden gidip “dört bacaklı olan her şeyi yerler, masa hariç” diye bir cevap vermek mümkün. Lâkin yemek mevzuu öyle aceleye gelmez, sindire sindire gitmek lazım. O yüzden ağır gidip baştan alayım.

Çin’e ilk gelişimdi. Otele vardığımda açlıktan fırın delecek haldeydim. Şu ahir ömrümün ilk gençlik yıllarında açlıkla yeterince terbiye olduğum için artık açlığa tahammülüm çok az. Otelin açık büfesinde sos içinde iri doğranmış soğanla karışık etleri görünce açlığım daha da arttı. İlk lokmayı aldığımda, ağzıma hem biraz tatlı, hem bol baharatlı, hem de benim için fazla acı bir tat geldi. O anda, gözümü bu kadar karartan ve yanılmama yol açan açlık hissi denilen o eski düşmana düşmanlığım depreşti. Benim salça zannettiğim o sos meğer bambaşka bir şeymiş.

Otel görevlisine şu bildik hamburgercileri nerede bulabileceğimi sorgu sual ediyordum ki, bir Rus yardımsever “Daha iyisi var, Çin barbeküsü çok iyi” dedi ve önerdiği yerin kartını verdi. O soslu yemekler benim için ne kadar fenaysa, mangal da o kadar şahaneydi.

Gittiğim lokantada havuzdaki balıkların yanı sıra, kafesler içinde tavuktan tilkiye kadar akla gelebilecek bir sürü canlı hayvan vardı. Müşteri hayvanı seçiyordu, onlar da kesip hazırlıyordu. Üstelik tilkiyle tavuğun kafesleri yan yanaydı. Tilki arada bir tavuğa hamle yapıyordu ve yakalayamadığı için sinirden kafeste dört dönüyordu. Tavuğu kafesten aldıklarında (pişirmek için) pek celallenmişti. Nereden bilsin az sonra aynı şeyin kendi başına da geleceğini. Bir ara, arkamdaki kafeste tıslayan kocaman yılanı fark edince korktuğumu gören garson beni en uzak masaya almıştı.

Yemeğin yanında, ince rulo halinde sarılmış, kıtır kıtır bir yiyecek gelmişti. Limon suyu içinde gayet güzel, adeta çerez gibi bir şeydi. Yedim ama ne olduğunu anlayamadım. Garsona sorduğumda, balık derisi olduğunu söyledi. On beş yıl kadar önce bilmiyordum ama artık biliyorum: Tarih boyunca defalarca kıtlıktan kırılan Çinliler yenebilir hiçbir şeyi israf etmez, süt ürünleri hariç-peynir ve yoğurt yemezler. Batı dünyası bile önceleri kedi-köpek maması yapmak için kullandığı domuz kulakları ve tavuk ayaklarını artık Çin’e satıyor.

Sadede geleyim (oteldeki o sosa), soya sosu, şeker/bal, sarımsak, zencefil, karabiber, acı biber ve kereviz yaprağı (ve birkaç yerel baharat) Çin mutfağının demirbaş bileşenleri. Bunlar çoğu yemeğin sosunda bir araya geliyor ve midemin kaldırmadığı bir tat ortaya çıkıyor.

Çoğu yemeği hâlâ yiyemesem de, artık Çin mutfağını tanıyorum. Çinli dostlarla bir araya geldiğimizde aynı yemeğin iki çeşidini yapıyoruz. Şekeri ve kereviz yaprağını çıkarıp soya sosunu azaltınca benim için sorun çözülüyor. Bu kadar yemek muhabbetinden sonra basit ama tipik bir Çin yemeği tarifi vermeden olmaz.

Acılı Szechuan patlıcan:
Malzeme: 4 patlıcan, 100gr doğranmış et, 3 diş sarımsak, 6 kaşık yağ, 2 kaşık acı biber salçası, 1 kaşık susam yağı.
Marine ve sos malzemesi: 1/4 çorba kaşığı tuz, 1/4 kaşık karabiber, 1/2 kaşık mısır unu, 1/4 bardak tavuk suyu, 4 kaşık soya sosu, 1 kaşık üzüm sirkesi, 1 kaşık toz şeker, 2 kaşık mısır unu.

Hazırlık:
Marine: Eti, tuz ve karabiber ile karıştırın ve 20 dak. bekletin.
Sos: Tavuk suyu, soya sosu, sirke, şekeri karıştırın ve mısır ununu ilave edip çırpın.
Patlıcanları 1,5-2cm kalınlığında yuvarlak kesin. Sarımsağı doğrayın.

Pişirme:
Kavurma (Çin) tavasına 3 kaşık yağ dökün. Yağ kızdığında, patlıcanları koyun ve yumuşayana kadar pişirin. Pişen patlıcanı kâğıt havlu üstüne alın.
Kızgın tavaya tekrar 3 kaşık yağ dökün. Sarımsakları koyun ve hafifçe kavurun. Eti ilave edin ve renk değiştirene kadar pişirin. Eti tavanın kenarına itin, hazırladığınız sosu tavaya dökün ve koyulaşana kadar karıştırarak bir süre kaynatın. Koyulaşan sosa acı biber salçasını katın ve karıştırarak 2 dak. daha kaynatın. Sonra, patlıcanları da ekleyin ve üç dak. pişirin. Susam yağı ilave ederek karıştırın.