Nepal monarşisi: Kuruluşundan kaldırılışına ve "kralın ülkeyi kurtarmak adına geri dönmesi isteğine" kadar
18. yüzyıldan önce yalnızca coğrafi bir kavram olan Nepal, küçük krallıklardan oluşan bir topluluktu. 1768 yılında Prithvi Narayan Şah, Nepal'i birleştirerek Şah Hanedanlığı'nı kurdu. Nepal toprakları amcası Bahadur Şah döneminde en geniş sınırlarına ulaştı. 1814 yılında Nepal, İngiltere işgaline karşı giriştiği savaşta yenildi ve Hindistan'a geniş toprak parçaları veren ve İngiliz "himayesi" altına girmeyi öngören Sagaulli Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Nepal Kralı bir kuklaydı ve gerçek güç İngiliz destekli Rana ailesinin elindeydi.
1923 yılında Şah Hanedanlığı'nın sekizinci hükümdarı Tribhuvan Şah, Nepal halkının İngiliz "himayesinden" kurtulmasına öncülük etti. 1950'de Rana ailesini ortadan kaldırmak ve iktidarı yeniden ele geçirmek için Hindistan'dan yardım istedi. Ancak bu talep, aynı zamanda, Hindistan'ın Nepal'in içişlerine müdahale etmesine de fırsat sağladı. O günden beri Nepal, mutlak monarşi ile anayasal monarşi arasında gidip geldi.
1 Haziran 2001'de Nepal'de dünyayı şoke eden bir kraliyet trajedisi yaşandı. Nepal Veliaht Prensi Dipendra Şah, Narayanhiti Sarayı'nda Kral Birendra Şah ve tüm ailesini kurşuna dizerek öldürdü. Dipendra, kendini de vurarak intihar girişiminde bulundu ancak bu girişimi başarısız oldu. Ölümünden önce üç gün boyunca komada kaldı ve bu süre zarfında on birinci yeni kral olarak taç giydi. Dipendra'nın ölümünden sonra tahta Birendra küçük kardeşi olan amcası Gyanendra Şah yani onuncu kral geçti.
Bu trajedi, kraliyet ailesinin Nepal halkı gözündeki statüsünü ciddi şekilde zedeledi. Gyanendra iktidara geldikten sonra kraliyetin gücünü artırmaya çalıştı. Mayıs 2002'de parlamentoyu, aynı yılın Ekim ayında ise kabineyi feshetti ve doğrudan siyasete müdahale etmeye başladı. Bu durum Nepal halkını öfkelendirdi. Nisan 2006'da Nepal'in yedi büyük siyasi partisi, kralın doğrudan yönetimine son verilmesini talep ederek ikinci "Halk Hareketi"ni (Jana Andolan) başlattı. Aynı yılın Haziran ayında Nepal Parlamentosu, Kral Gyanendra'nın yasama veto yetkisini oybirliğiyle kaldırdı. Gyanendra, parlamento kararını uygulamaktan kaçındı ve parlamentoyu yeniden feshetti. 2007 yılında Gyanendra, baskılar sonucu parlamentoyu yeniden kurmak zorunda kaldı.
27 Mayıs 2008'de, Nepal parlamentosunun yeni seçilen üyeleri anayasa konvansiyonunu düzenledi ve 560'a karşı 4 oyla monarşiyi ortadan kaldırıp "bağımsız, laik, demokratik, bölünmez egemen bir cumhuriyet" kurmak yönünde oy kullandı. Binlerce Nepalli, o günü kutlamak için Katmandu'nun merkezinde sokaklara döküldü. Aynı yılın 11 Haziran akşamı, Nepal'in son kralı Gyanendra, sarayı karanlıkta terk etti. Böylece, Şah Hanedanlığı'nın 240 yıllık iktidarı sona erdi. O tarihten bu yana, neredeyse her ay Nepal'in farklı yerlerinde farklı büyüklükte kalabalıklar "monarşinin yeniden kurulması" talebiyle toplanır. Ancak büyük çaplı gösteriler nadir görülür -17 yılda yalnızca dört kez.
22 Şubat 2010'da kraliyet yanlılarından bir kalabalık, Katmandu sokaklarında kralın yeniden tahta çıkmasını talep eden bir gösteri yaptı.
5 Aralık 2020'de, Nepal'in son kralı ve kraliçesinin isimlerinin yazılı olduğu tişörtler giyen "Bir Gorkhali" hareketinin yaklaşık 10 bin üyesi ve destekçisi, Chitwan'da bir motosikletli gösteri düzenledi ve "Kral ülkeyi kurtarmak için geri döndü" sloganı attı.
23 Kasım 2023'te, Katmandu'nun Balkhu bölgesinde, Durga Prasai önderliğinde cumhuriyetin kaldırılması ve monarşinin yeniden kurulmasını talep eden binlerce kişi bir gösteri yaptı. Aynı gün, o zamanki muhalefet partisi Nepal Komünist Partisi'nin (UCP) gençlik kolu Birleşik Marksist-Leninist (UML), iktidar koalisyonu liderliğindeki hükümetin yetersiz performansını ve halkın çektiği acıları protesto etmek için Katmandu'nun Tinkune kentinde bir miting düzenledi. Ancak monarşinin yeniden kurulması için gösteri yapan Prasai'nin eylemi, kralcı Ulusal Demokratik Parti'den (RPP) destek görmedi. Zira Prasai, geri ödeyemediği devasa banka kredilerinden ve faizlerden kurtulmak için kralcı tabanın desteğini almaya çalışıyordu. (Not: Medikal sektöründe büyük yatırımları olan bu sağcı politik aktivist, Prasai, eski bir Maocu gerillaydı, K. Kızlak). Mitinge katılım yüksek değildi ve katılımcıların çoğunluğu ne kralcı ne de Prasad destekçiydi. Sadece meraklı izleyiciler ve sık sık değişen hükümetlerden ve zayıf ekonomik kalkınmadan hoşnutsuzluk duyan kişilerdi.
9 Mart 2025'te eski Kral Gyanendra, Pokhara kentinden uçakla Katmandu'ya geldi. Ulusal Demokratik Parti Başkanı Rajendra Lingden ve diğer yandaşları eski kralı karşılamak üzere havaalanına gitti. Yüz binlerce kişi, Katmandu sokaklarında Nepal bayrağı taşıyarak, "Kral ülkeyi kurtarmak için geri dönecek" sloganları attı. 2008'den bu yana "monarşinin yeniden kurulması"nı destekleyen en büyük gösteri buydu ve Nepal halkının cumhuriyete ve iktidar partisine yönelik hoşnutsuzluğunun tırmandığını gösteriyordu.
Monarşinin devrilmesinden sonra hayat düzelmemişti ve insanlar geçmişi "özlemeye" başlamıştı.
Nepal'de monarşinin yeniden kurulması yönünde çağrı yapan gösteriler devam ediyor. Bunun başlıca nedeni halkın krala karşı beslediği özel duygular olsa da, birincil neden iktidar partilerinin yetersiz performansı. Kralın geri dönmesi yönündeki çağrılar bu nedenle giderek artıyor. Cumhuriyet döneminde sıradan insanların yaşam standartları olduğu yerde saydı. 2024 yılında Katmandu'ya yaptığım araştırma gezisinde, birkaç yıldızlı otellerde çalışan güvenlik görevlilerinin aylık maaşının sadece 1.000 Yuan'a (RMB) karşılık geldiğini öğrendim. İş piyasasının uzun süredir durgun olması milyonlarca gencin yaşam arayışı için yurt dışına gitmesine neden oluyor. Ülkeye getirilen döviz ulusal finans sistemini destekliyor; ancak bunun bedeli ağır duygusal ve sosyal sorunlar oluyor. Aileler ayrılmak zorunda kalıyor ve çocuklar ebeveyn refakatinden yoksun büyüyor. Yeni nesiller geleceklerinin Nepal'de değil yabancı topraklarda olduğu düşüncesiyle aşılanıyor.
İkincisi, altyapı gelişimi çok yavaş. Altyapı yatırımları adayların seçim vaadinden ibarettir, zamanında tamamlanması pek mümkün değildir ve kalitesi de kuşkuludur. Projeler sonunda tamamlansa bile, politikacılar tarafından büyük başarı olarak lanse ediliyor. Oysa, gerçekte bunlar bir hükümetin sağlaması gereken en temel hizmetlerden ibaret. Nepal halkının hükümete karşı tutumu, Çin ve Hindistan gibi komşu ülkelerle karşılaştırıldığında, hayal kırıklığından memnuniyetsizliğe doğru değişiyor gibi görünüyor. Katmandu'nun bazı önemli turistik noktalarına giden ana yollar hala arazi yolu gibi, beton veya asfalt yok.
Üçüncüsü, eğitime yönelik umutlar giderek tükeniyor. Gençler çok çalışıp diplomalarını aldıktan sonra, sadece mesleki yetenekleriyle iş bulamayacaklarını görüyorlar. Fırsat kapılarını açan başlıca etmenler kayırmacılık, siyasi bağlantılar ve rüşvettir. Eğitimli insanların çoğu ya daha iyi fırsatlar bulmak için yurt dışına göç etmeyi tercih ediyor ya da yetenek seviyelerinin altında işleri kabul etmek zorunda kalıyorlar. Üniversite öğrencileri toplumda hak ettikleri saygıyı görmüyorlar.
Dördüncüsü, kökleşmiş siyasi yolsuzluk halkı öfkelendiriyor. Milyarlarca liralık maddi zarara yol açan yolsuzluk skandalları sık sık manşetlere taşınmasına rağmen, olaya karışan yetkililer çoğu zaman cezasız kalıyor. Politikacılar ve bürokratlar çılgınca servet biriktirirken, sağlık, eğitim ve altyapı geliştirmeye finansman bulunamıyor ya da yetersiz finanse ediliyor. Hastanelerde temel ekipman eksikliği var, okulların kaynakları yetersiz ve yol ve köprü gibi altyapı projeleri süresiz olarak erteleniyor, bu da büyük harcamalara yol açıyor. Yasalar mevcut olsa da, uygulanmasında büyük bir eşitsizlik var. Zengin ve güçlü olanlar hukuku kolaylıkla manipüle edebilirken, sıradan insanlar en temel yargısal korumayı bile elde etmekte zorluk çekiyor. Davalar yıllarca çözüme kavuşturulmadan bekletiliyor ve mağdurların çoğu zaman başına gelen adaletsizliği kabullenmekten başka çaresi kalmıyor.
Nepal'in 2008'den bu yana gösterdiği zayıf ekonomik performansın bazı nesnel nedenleri var. Deprem ve sel gibi sık sık yaşanan doğal afetler Nepal'e önemli ekonomik kayıplar yaşatmasının yanı sıra yabancı yatırımları da caydırmakta ve birçok endişeye yol açmaktadır.
25 Nisan 2015 depremi 7 milyar ABD doları tutarında doğrudan kayba yol açtı. Nepal, denize kıyısı olmayan bir kara ülkesidir ve dış ticareti ile ekonomik işbirliği büyük ölçüde Hindistan üzerinden denize erişimine bağlıdır. Nepal ile Hindistan arasındaki inişli çıkışlı ilişkiler de ülkenin ekonomik kalkınması için büyük bir gizli tehlike oluşturuyor. Hindistan, 23 Eylül 2015'te Nepal'e altı ay süren bir abluka uygulayarak Nepal ekonomisini neredeyse felç etti.
Bu nesnel etmenlere rağmen asıl neden, 2008 yılından bu yana uygulanan cumhuriyet sisteminin Nepal halkının yaşamına tatmin edici bir gelişme getirmemiş olmasıdır.
Nepal gerçekten monarşiyi geri getirecek mi?
Nepal'de "monarşinin yeniden kurulması" yönündeki kamuoyu görüşü 2020'den bu yana bir yükseliş göstermesine rağmen, gerçek bir "monarşinin yeniden kurulması" olasılığı çok düşük.
Birincisi, Hindu kehanetlerinin getirdiği sınırlılıkla ilgilidir. Mistik Hindu figürü Guru Gorakhnath, Nepal krallığının meşruiyetinde merkezi bir konuma sahiptir. İlahi iradenin elçisi olarak kabul edilir ve Nepal monarşisinin yükselişini ve düşüşünü doğrudan belirlediğine inanılır. Efsaneye göre, Gorakhnath, Nepal'i birleştiren Kral Narayan Şah'ı kutsamış ve kraliyet ailesinin on bir nesil boyunca devam edeceğini öngörmüştür. 2001 yılındaki trajedi kraliyetin sonu olarak değerlendirilmektedir. Koma halindeyken kısa bir süre tahta çıkan Kral Dipendra, hanedanın on birinci hükümdarı olarak kabul ediliyordu. Monarşinin 2008 yılında resmen kaldırılmasının ardından pek çok kişi Gorakhnath'ın kehanetinin tamamen gerçekleştiğine inandı. Eski Kral Gyanendra, eğer monarşiyi yeniden kurmak isterse, Tanrı'nın iradesine meydan okuduğu ve Tanrı'ya hakaret ettiği düşünülecektir. Dini açıdan bakıldığında, "monarşinin yeniden kurulması" gerçekçi olmadığı gibi, aynı zamanda, inanca da aykırıdır.
İkincisi, Tantra geleneğinin (Tantrik gelecek) gerilemesiyle ilgilidir. Nepal monarşisi yalnızca dini kehanetlere dayanmakla kalmıyor, aynı zamanda, Tantrik geleneklerle de derinden destekleniyordu. Tarihsel olarak Nepal'in Şaiva ve Şakta uygulayıcıları, kraliyet ailesine karmaşık Tantrik ritüeller aracılığıyla kutsallık kazandırmış ve onu laik rejimlerden ayırmıştır. Narayan Şah, kendisine "Hafu Raja" adını vermişti; bu, gücünün Tanrı'nın iradesinden geldiği anlamına geliyordu. Din ve siyasetin bu birleşimi, krallığı Nepal kültürünün ve inancının ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Günümüzde Nepal'deki tantrik uygulayıcılar, kraliyet ailesinin nihai çöküşünü geleneksel tantrik uygulamalardan uzaklaşmalarına bağlamaktadırlar. Sonraki Şah hükümdarlarının Şiva-Şakti'nin dini disiplinlerine sıkı sıkıya bağlı kalmadıklarına ve en sonunda ilahi korumayı kaybettiklerine inanıyorlar. 2001 yılındaki kraliyet trajedisi, Tantrik uygulayıcılar tarafından monarşinin sonu olarak görüldü. Nepal giderek sekülerleştikçe, "monarşik restorasyon" fikri Tantrik gelenekte temellerini yitirdi.
Üçüncüsü, uluslararası desteğin yetersizliği ile ilgilidir. Restorasyon tartışmaları sürerken, bazı kraliyet destekçileri Uttar Pradesh başbakanı ve Gorakhnath fraksiyonunun lideri Yogi Adityanath'ın desteğini istedi. Adityanath, Hindu milliyetçiliğinin önemli bir ismi olarak Hindistan'da hem dini hem de siyasi alanda büyük bir etkiye sahiptir. Ancak bu umut gerçekçi değil. Öncelikle, Gorakhnath mezhebinin öğretisi, kraliyet ailesinin "sınırlı ömrü" kehanetini özünde kabul ediyor. Adityanath, Nepal kraliyet ailesinin yeniden kurulmasını desteklerse, bu kendi dini geleneklerini ihlal edecek ve Hindistan'da ikiyüzlülükle eleştirilecektir. İkincisi, Adityanath'ın çalışmaları Nepal'in içişlerine karışmak yerine Hindistan'ın iç siyasetine odaklanıyor. Adityanath'ın Nepal'in monarşiyi yeniden kurmasına yardımcı olacağını ummak boş bir hayal. Ayrıca, kendilerine "demokrasi savunucusu" diyen ABD ve Batılı ülkeler de kamuoyu aracılığıyla Nepal'e baskı yapabilirler.
Dördüncüsü, Nepal'in iç siyasi ve toplumsal gerçekleriyle ilgilidir. Nepal'de "monarşinin yeniden kurulması" sonunda kamuoyunun görüşüne bağlıdır. 2008 yılında monarşinin kaldırılması yalnızca siyasi bir olay değil, aynı zamanda, kamuoyunda bir değişime yol açan toplumsal bir olaydı. 17 yıl içinde Nepal'de demokrasi kök saldı. Sık sık yaşanan hükümet değişikliklerine ve ciddi yolsuzluklara rağmen Nepal, nispeten istikrarlı bir federal demokratik cumhuriyet kurdu. Mevcut sistemi -cumhuriyeti- devirmek için kraliyet ailesinin benzer ölçekte bir siyasi hareket başlatması gerekiyor ki, bu da şu anda neredeyse imkansız görünüyor. Gyanendra'nın monarşiyi geri getirme arzusu olsa bile, henüz gerçek bir kraliyet partisi kurmamış ve seçimlere veya kitle hareketlerine aktif olarak katılmamıştır. Sosyal medyada taraftarlarının yaptığı yorumlar veya dağınık gösteriler gerçek siyasi eylemler değildir. Net bir stratejisi ve halk desteği olmayan bir kraliyet restorasyon hareketi başarısızlığa mahkûmdur. Üstelik 1947 doğumlu Gyanendra, şu anda 78 yaşında. Yedi yıllık görev süresi içinde belli bir halk desteği toplamış olsa da, vefat ettiğinde torunlarının halk desteğini miras alması zor görünüyor.
Demokrasilerde bir siyasi partinin veya siyasi fikrin popülerliğini ölçmenin en iyi yolu seçimlerdeki performansıdır. Şu anda Nepal'de monarşiyi destekleyen ana grup geleneksel olarak ayrıcalıklı olan Khas-Arya halkıdır. (Khasas: Nepal kültürünün ve medeniyetinin kurucuları olarak kabul edilen eski bir Aryan halk, K. Kızlak.) Ücra bölgelerdeki diğer etnik gruplar ise monarşiyi desteklememektedir. Nepal'de 2022 genel seçimlerinde, monarşi yanlısı Ulusal Demokratik Parti (RPP) oyların yüzde 6'sından azını aldı ve federal alt meclisteki 275 sandalyeden sadece 14'ünü kazandı. Bu, 2017 genel seçimlerine kıyasla (oyların sadece %2'sinden biraz fazlasını alarak sadece bir sandalye kazanmıştı) bir artış olsa da, monarşiyi yeniden kurmak için halktan gelen bir yetki olmaktan uzak. 2022 genel seçimlerinden bu yana, Milliyetçi Demokratik Parti'nin (RPP) destek oranı, esas olarak ana siyasi partilerin beceriksizliğinden dolayı küçük bir artış gösterdi.
Dolayısıyla, Nepal halkının "monarşinin geri getirilmesi" talebi, kraliye gerçek bir dönüşten ziyade mevcut yönetimlerden duydukları hoşnutsuzluğu dile getirmekten ibarettir.
Yazar: Doç. Dr. Guo Bingyun, Associate Professor, School of International Relations, Sichuan Chinese University of Foreign Studies
Kaynak: CGTN, China -Cince versiyon
