Çin modernleşmesi, büyük bir nüfusun modernleşmesidir. Çin modernleşmeyi başarır ve yüksek gelir düzeyine sahip bir ülke haline gelirse, yüksek gelirli ekonomilerde yaşayan dünya nüfusunun yüzdesini iki katından fazla artırarak yüzde 16'dan yüzde 34'e çıkaracaktır.
Çin modernleşmesi, herkes için ortak refahı amaçlayan modernleşmedir. Batı modernleşmesi, Sanayi Devrimi'nden sonra büyük miktarda zenginlik yarattı. Fakat bu süreç, aynı zamanda, zengin ve yoksul arasında artan bir kutuplaşmaya da neden oldu.
Çin modernleşmesi, hem maddi hem de kültürel-etik ilerleme amaçlayan modernleşmedir. Batı, modernleşme sürecinde büyük bir maddi zenginlik üretilirken, kültürel-ahlaki yaşam geride kaldı. Çin bu sorunu kökten çözmeyi hedefliyor.
Çin modernleşmesi, insanlık ve doğa arasındaki uyumu içeren modernleşmedir. Batı, modernleşme sırasında doğaya büyük zarar verdi. Bu, Çin'in modernleşme yolunda kaçınmaya çalıştığı bir trajedidir.
Çin modernleşmesi, barışçıl kalkınmanın modernleşmesidir. Çin, Batılı ülkeler tarafından izlenen savaş, sömürgeleştirme ve yağma yolunu izlemeyecek.
Peki Çin, yukarıda belirtilen beş özellik ile modernleşmeyi nasıl gerçekleştirebilir?
Benim görüşüme göre, ulusun tarihsel mirası olan ilk özellik -büyük nüfus- dışında, Çin modernleşmesinin diğer dört özelliği ÇKP'nin gelişme arayışının sonuçlarıdır.
Diyalektik materyalizm dünya görüşüne göre, madde birincildir. Bu nedenle, gelişmekte olan ülke hükümetleri, ülkenin karşılaştırmalı avantajlarına dayalı bir piyasa ekonomisinde endüstrilerin gelişmesi için kolaylaştırıcı bir rol oynamalıdır. Karşılaştırmalı üstünlükler, belirli bir zamanda ana mal varlığı (ülkenin maddi temeli) tarafından belirlenir ve zaman içinde değişebilir.
Ekonomiyi karşılaştırmalı avantajlara dayalı olarak geliştirmek, birincil gelir dağılımında hem etkinliğin hem de adaletin gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir. Verimli bir ekonomi hızla zenginlik yaratabilir ve adil gelir dağılımı ortak refah için sağlam bir temel oluşturabilir. Ayrıca, ekonomiyi karşılaştırmalı üstünlüklere dayalı olarak geliştirmek, hükümetin vergi gelirlerini artırmasına yardımcı olabilir. Bunun sonucu olarak, hükümet, korunmasız/dezavantajlı grupları desteklemek, bölgeler arasındaki servet uçurumlarını azaltmak ve yeniden dağıtım sürecindeki diğer sorunları çözmek için daha fazla mali kaynağa sahip olacaktır. Hükümet ayrıca, ortak refahı desteklemek için vergi teşvikleri (üçüncü dağıtım) yoluyla yardım ve kamu yararına faaliyetleri teşvik edebilir.
Ortak refah sağlandığında, bir toplum kültürel-etik ilerlemeyi destekleyecek sağlam bir maddi temele sahip olacaktır. Karşılaştırmalı avantajlar doğrultusunda gelişme, ortak refahı getirecektir. O zaman insanlar, sağlıklı bir doğal çevre gibi daha iyi bir yaşam için daha fazla özlem duyacaklar. Bir ülke karşılaştırmalı avantajlara dayalı olarak gelişirse, işletmeler değişime yatkın olacak ve üretimde yeşil teknolojileri kullanma konusunda daha istekli olacaktır. Böylece, insan ve doğa arasında bir birliktelik gerçekleşebilir.
Çin, diğer ulusların zenginliklerini yağmalamak yerine, ekonomisini sahip olduğu karşılaştırmalı avantajlara dayalı olarak ve hem yerel hem de uluslararası pazarların kaynaklarını kullanarak ve açık, adil bir küresel ekonomik ortamda rekabet ederek geliştiriyor. Bu nedenle, Çin'in gelişimi sadece kendisi için zenginlik yaratmakla kalmıyor. Aynı zamanda, Çin, devasa pazarını diğer ülkelere açarak onlara daha fazla kalkınma fırsatı sağlıyor ve böylece dünyanın barışçıl kalkınmasını teşvik ediyor.
Modernleşme tüm insanlığın ortak arayışıdır. Geçmişte, modernleşmeye giden tek yolun Batı ülkelerinin izlediği yol olduğuna inanılıyordu. Ancak 2. Dünya Savaşı sonrasındaki uygulamalar göstermiştir ki, Batının yolunu izleyerek modernleşmeyi başarmış gelişmekte olan ülke yok denecek kadar azdır. Modernleşmeyi gerçekleştiren birkaç gelişmekte olan ülke, Batının modelini kopyalamadı.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra, tüm ülkeler modernleşme arayışındadır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkeler ile birkaç gelişmiş Batılı ülke arasındaki uçurum yıllar içinde giderek açıldı. 1900'de Çin'i işgal eden Sekiz Ülke İttifakı o zamanın en güçlü uluslarıydı; çünkü satın alma gücü paritesine göre ölçülen küresel ekonominin yüzde 50,4'ünü oluşturuyorlardı.
Bir asır sonra, Sekiz Ülke İttifakı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yerini Kanada'nın almasıyla G8'e dönüştü. 2000 yılında G8, Satın Alma Gücü Paritesi (SAGP) bazında küresel ekonominin yüzde 47'sini temsil ediyordu ve bu oran 1900'deki orandan yalnızca yüzde 3,4 puan daha düşüktü. Diğer bir ifadeyle, bir asırdır en sanayileşmiş bu sekiz ülkeyi yakaladıktan sonra, diğer tüm ülkelerin küresel ekonomideki ağırlıkları sadece 3,4 puan arttı.
Ayrıca, sanayileşmiş ülkelerdeki nüfus, gelişmekte olan ülkelere göre daha yavaş artmaktadır. Bunun sonucu olarak, gelişmekte olan dünya ile gelişmiş dünya arasındaki kişi başına düşen GSYİH farkı büyümektedir. Gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğu henüz modernleşmeyi başaramamış veya gelişmiş ülke saflarına katılmamıştır. Bu ülkelerde yaşayan insanlar gelişmiş ülkelerde yaşayanlara göre daha yoksul hale gelmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğu modernleşmeyi neden başaramadı? Modernleşmeye giden tek yolun Batı'nın izlediği yol olduğuna inanıyorduk ve çoğu gelişmekte olan ülke bu yolu izlemeyi seçti. Batılı modernleşme modelini kopyalamak, yanlış bir modernleşme algısından kaynaklanmaktadır. Marx'ın tarihsel materyalizmine göre, Batılı ulusların sahip oldukları, iyi yaptıkları şeyler ve onlar için önemli olan şeylerin tümü ekonomik temelleri tarafından belirlenir. Batılı gelişmiş ülkelerle aynı ekonomik temellere sahip olmayan gelişmekte olan ülkeler, Batı modelini kopyalayarak modernleşme arayışında başarısız olmaya mahkumdur.
Buna karşılık, Çin'in modernleşme yolu, kendi modernleşme yolunu keşfetmekte olan diğer gelişmekte olan ülkeler için bir referans sağlamaktadır. Çin'in deneyimleri, gelişmekte olan ülkelerin endüstrilerini karşılaştırmalı avantajlarına yani sahip olduklarına (donanımlarına) bağlı olarak iyi yapabilecekleri şeylere dayalı olarak geliştirmeleri gerektiğini kanıtladı. Uzun vadede istikrarlı ve hızlı bir gelişme sağlamak için etkin bir piyasa ile etkin bir hükümet arasındaki ilişkiyi doğru bir şekilde ele alabilmeliler.
Kaynak: China Daily
Yazar: Justin Yifu Lin
Prof. Dr. Justin Yifu Lin, Çin'in önde gelen ekonomistlerindendir. Halen Yeni Yapısal Ekonomi Enstitüsü Dekanı ve Pekin Üniversitesi Ulusal Kalkınma Okulu'nun Dekanıdır. 2008-2012 yılları arasında Dünya Bankası'nda Baş Ekonomist ve Kıdemli Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuştur.

