23 Mayıs 2022 Pazartesi

Ukrayna’dan Tayvan’a “Yeni Dünya Düzeni” 2: Tayvan sorunu

“Tayvan sorunu”, Çin Halk Cumhuriyetinin (ÇHC) kurulmasının (1949) ardından (yani devrimden sonra), 1950’li yıllarda ortaya çıkan bir sorun. İç savaşta komünistlere yenilen Guomintang yöneticilerinin bazıları HK’a kaçarken liderleri ve (aynı zamanda) devrimin yıktığı “Çin Cumhuriyeti”nin Devlet Başkanı General Chiang Kai-Shek (Çan Kay-Şek) yakın çevresinde yer alan yöneticilerle birlikte Tayvan adasına kaçtı. Savaş devam ederken bir buçuk milyon kişiye yakın anti-komünist de oraya kaçmıştı. Çan, 1950’de Tayvan’da “Çin Cumhuriyeti”ni ilan etti ve kendisinin de “Çin Devlet Başkanı” olduğunu duyurdu. Başka bir ifadeyle, “Çin Cumhuriyeti”, Çin anakarasının bir parçası olan Tayvan’a taşınmıştı ve artık bütün Çin’i Pekin değil Tayvan temsil edecekti. Çan, bunu amaçlıyordu… Bugünkü Tayvan yönetiminin iki ayrı devlet ve bağımsızlık talebinin aksine, o tarihteki iddiası “tek Çin vardır ve onu da Tayvan’daki ‘Çin Cumhuriyeti’ temsil etmektedir” idi.

Tayvan konusunun Çin-ABD arasında ciddi bir sorun olarak belirmesi Kore savaşı (1950-53) sırasında iki ülkenin karşı karşıya gelmesiyle başladı. Çin Halk Cumhuriyeti, savaşta Kuzey Kore yanında yer alınca, ABD, Tayvan'ı Çin ve Kuzey Kore’ye karşı bir üs olarak kullanmaya karar verdi. Çan’ın Tayvan’da kurduğu “Çin Cumhuriyeti”ni Çin’in tek resmi hükümeti-temsilcisi olarak tanıdı ve adayı Çin’den koruyabilmek için Tayvan boğazına deniz filosu gönderdi. Tayvan yönetimi çevredeki küçük adaları da işgal etmeye kalkışınca, 1954, 55 ve 58 de Çin’in saldırısıyla karşılaştı. 1958’de Tayvan yönetimiyle ABD arasında savunma anlaşması imzalandı ve ABD adaya asker çıkardı. Böylece ada fiilen ABD’nin Kuzey Kore, Çin ve SSCB’ye karşı Pasifik’te edindiği üsse dönüşmüş oldu.

Birleşmiş Milletler kurucu üyeliğine giden yol

II. paylaşım savaşı başladığında Çin’in büyük bir parçası Nazi müttefiki Japonya’nın işgali altındaydı. 1931’de Japonya, Çin’in Mançurya bölgesini işgal etti ve devrik imparator Pu-Yi yönetiminde kukla bir devlet kurdu. İşgal Mançurya ile sınırlı kalmadı ve Çin’in iç bölgelerine doğru yayıldı. Ordusu Japonya ordusu karşısında defalarca bozguna uğrayan ve ülkesi büyük toprak kaybeden Çan, Japonya ile savaşmaktan vazgeçmişti ve bir uzlaşma yolu arıyordu.

Ona göre, Japonya emperyalizmiyle uzlaşmanın önündeki engel işgalcilere karşı savaşan ve giderek güçlenen komünistlerdi. Bu yüzden, komünistleri ortadan kaldırmayı öncelikli amaç sayıyordu. Onları ortadan kaldırdıktan ve ülkenin birliğini sağladıktan (gücünü sağlamlaştırdıktan) sonra, Japonya ile de bir “uzlaşma” sağlayabileceğine inanıyordu. Bu yüzden, komünistler işgalci Japonya ordusuna karşı savaşırken Çan’ın (Guomintang) ordusu komünistlere saldırıyordu (Nazi Almanya’sı da askeri yardım ve danışmanlık sağlıyordu). Komünistler, ısrarla 1927’de başlayan “iç savaşı durdurmayı ve güçlerini birleştirerek Japonya işgaline karşı birlikte savaşmayı” teklif etmelerine rağmen Çan, bu teklifi uzun süre ret etti ve saldırılarını sürdürdü.

1936’da Guomintang ordusundan bazı yurtsever subaylar tarafından kaçırılıp komünistlerle görüştürülmesi üzerine Çan, iki ordunun güçlerini birleştirmesini ve Japonya’ya karşı birlikte savaşmayı kabul etti. Komünistlerin tek koşulu iki ordunun gücünü birleştirmesiydi. Guomintang iktidarına, Çan’ın devlet başkanlığına ve onun askeri komutasını kabul etmeye itirazları olmadı. Öncelikli amaç işgalci Japon emperyalizminin yenilmesiydi. Komünistlerin bu taktik hamlesi Çan’ın kendi iktidarının akıbetine ilişkin korkularını giderdi. Buna rağmen, askeri güçlerin birleştirilmesi ve ortak ordunun kurulması neredeyse iki yıl sonra mümkün olabildi. Böylece, Çin’e bir taraftan Sovyetler Birliği diğer taraftan Amerika askeri yardım yapmaya başladı.

Sonunda, 1945’te Japonya yenildi ve Çin, II. Dünya Savaşının kazanan tarafı arasında yerini aldı. Böylece, 1945’te kurulan Birleşmiş Milletlerin (BM) beş kurucu-daimi üyesinden biri olma ayrıcalığını/hakkını elde eti. O tarihte Çin’i (o günkü adıyla Çin Cumhuriyetini) Guomintang Partisi yönetiyordu. General Çan Kay-Şek, hem partinin lideri hem de Çin Cumhuriyeti’nin devlet başkanıydı. Aslında, komünistler olmasa, Çan’ın Çin Cumhuriyeti kazanan tarafta değil “Japonya ile uzlaşma arayan (ve Nazilerle ilişkisi olan) bir işbirlikçi” olarak bedel ödeyenler arasında yer alabilirdi.

Japonya’nın yenilmesinin ve savaşın bitmesinin ardından, ABD’nin Guomintang ile komünistleri bir şekilde uzlaştırma girişimleri sonuç vermedi. 1947’de iç savaş tekrar başladı. Sonuçta, 1949’da, ABD'nin  desteklediği Guomintang yönetimi ordusu Çin Halk Kurtuluş Ordusuna (komünistlere) yenildi. Çan, yakın çevresindeki yöneticilerle birlikte Tayvan’a kaçtı ve orada “Çin Cumhuriyeti”ni ilan etti. ABD, 1950’de Çan’ın yönetimini “Çin’in tek resmi hükümeti” olarak tanıdı.

BM’de Çin’in temsili karmaşası

Yukarıda anlatıldığı gibi, ABD’nin bir oldubittiyle devlet statüsü tanıdığı “Tayvan Çin Cumhuriyeti” yasal olarak Çin'in tek meşru hükümeti olduğunu iddia ediyordu ve bu iddiası 1950'ler ve 1960'larda ABD ve müttefiklerinin çoğu tarafından kabul görüyordu. O yıllarda Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti müttefikti. ABD, ÇHC yerine Çin Cumhuriyetini (Tayvan) tanıyarak Komünist bloğun BM Güvenlik Konseyi'nde SB’nin yanı sıra bir sandalye daha kazanmasını engellemek istedi.

1971’e gelindiğinde, bir taraftan Çin-Sovyetler Birliği (SB) ayrışması keskinleşirken, diğer taraftan Vietnam Savaşı ABD’nin aleyhine dönmeye başlamıştı. ABD, Vietnam’da komünistlere askeri ve siyasi destek veren SB'ne karşı elini güçlendirmek ve daha fazla diplomatik baskı uygulamak istiyordu. Bu sırada, Nixon’un ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger, Çin’i ziyaret etti ve Dışişleri Bakanı Zhou En-lai (Co En-Lay) ile görüştü. Aslında bu ziyaret ikili arasındaki ikinci görüşmeydi. Kısa bir süre önce Pakistan’da gizli bir görüşme yapmışlardı. Bu görüşmelerin “BM’de Çin Halk Cumhuriyeti'ni (ÇHC) tanınması” çerçevesinde yürütülen müzakereler olduğu artık biliniyor. 

25 Ekim 1971'de, Arnavutluk'un Çin Halk Cumhuriyeti'ni (ÇHC) tek yasal Çin olarak tanıması için BM’de başlattığı girişim BM Genel Kurul Kararı olarak kabul edildi. 22 yıl boyunca o koltuğu işgal eden Çan ve onun Tayvan Çin Cumhuriyeti bir köşeye itiliverdi.

Nixon’un Çin ziyareti 

ÇHC’nin 15 Kasım 1971'de BM’deki koltuğuna oturmasının ardından, Nixon, 1972’de Çin’i ziyaret etti. Böylece, ABD-Çin ilişkilerinin normalleşmesi için ilk adım atılmış oldu. Bu ziyaret, ABD, ÇHC’ini henüz resmi olarak tanımadığı için diplomatik olarak iki ülke arasındaki bir resmi ziyaret sayılmaz.

O günlerde, ABD ordusu Vietnam’da Sovyetler Birliğinin (SB) desteklediği Kuzey Vietnam karşısında ağır bir hezimet yaşıyordu, savaşı kaybetmek üzereydi. Bu ziyaret, o yıllarda Sovyetler Birliği (SB) ile ilişkileri bozulmuş olan Çin’i SB’ye karşı ABD’nin yanında yer almaya ikna etmeyi veya en azından tarafsız kalmasını garantiye almayı amaçlıyordu. Sonraki yıllarda Çin, ABD’nin yanında yer almasa bile, Mao’nun (SB’ni “sosyal emperyalist” olarak tanımlayan) “Üç Dünya Teorisi” uyarınca SB’nin karşısında yer almaya devam etti.

Bu ziyaret sonrası, Nixon yönetimi Çin’in ABD için açık tehdit oluşturmadığı, zaman içinde çıkarının ABD ile iyi ilişkiler kurmak olduğunu anlayacağı ve ABD ile yakınlaşacağı sonucuna vardı. Bu değerlendirmeye ek olarak, Vietnam bozgununun ortaya çıkardığı en önemli sonuç Nixon’un “stratejik daralma (strategic contraction)” doktrinidir. Bu doktrine göre, “bundan sonra Amerika, ‘monolitik’ komünizm tehdidine karşı çıkmak için herhangi bir bedel ödemeyecek, bir yük üstlenmeyecektir. Bunun yerine, büyük güçlerin saldırılarına karşı savunma anlaşmalarındaki taahhütlerini yerine getirecek, Asya ülkelerinin Amerikan yardımlarıyla kendi savunmaları için birincil sorumluluğu üstlenmeleri beklenecektir”. 

Sonuç olarak, Aralık 1975’te ABD Başkanı Ford, Çin’i ziyaret etti. Aralık 1978’de, Çin ile ABD arasında “diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla ilgili ortak bildiri” yayınlandı. ABD (Nixon, devrildiği için o günleri göremese de), 1979 yılında ÇHC’ni resmi olarak tanıdı ve diplomatik ilişki kurdu.

Shanghai Bildirisi

Nixon’un ziyareti sırasında imzalanan “Shanghai (Şanghay) Bildirisi”yle ABD, Tayvan’daki askerlerini çekmeyi, Çin ise Tayvan sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini kabul etti. Böylece, ABD’nin o güne kadar “Çin’in tek hükümeti” olarak tanıdığı “Tayvan Hükümeti/Çin Cumhuriyeti” bir kenara itiliverdi. Tayvan sorunu rafa kalkmıştı, ta ki 20 yıl öncesine yani Çin, ABD hegemonyası için bir tehdit olarak belirene kadar... (devam edecek)