29 Aralık 2019 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
O zamanlar beş
(şimdi on bir) yaşında olan ufaklık Lien’in “O kadın evimize geldi ve annemden
babamı ona vermesini istedi. Babamı çok sevdiğini söyledi. Annem, babama çok
kızdı ve evden kovdu” diye anlattığı öyküyü dinlediğimde, birkaç şeyi birbirine
karıştırıp kendi hayal gücünü de ekleyerek bir kurgu yarattığını düşünmüştüm.
Neyin gerçek neyin onun hayal gücünün eseri olduğunu anlamaya çalışırken, “Ya
neden anlamıyorsun” diye kızdı ve aynı öyküyü tekrar anlattı. Gerçeği annesinden
(Shu) dinlediğimde ortaya “Kibar Feyzo” filminin senaryosuna hiç zorlanmadan eklenebilecek
kadar komik fakat bir insanın acısını dile getirdiği için dinlerken gülemediğim
bir öykü çıktı: Shu, özetle “Benden en az 10 yaş genç ve oldukça alımlı bir
genç kadındı. Bir kasabadan çalışmak için gelen bir göçmendi. İki yıldır
kocamın sevgilisi olduğunu, onu sevdiğini ve kocamın da kendisini sevdiğini
söyledi. Kocamı ona vermem yani boşanmam için o kadar ağladı ki, o yalvaran hali
halen gözlerimin önünde. ‘Onu kesinlikle boşayacağım, al senin olsun, bir daha
bu eve giremeyecek’ dedim” diye anlattı. Eli biraz para gören erkeğin kendine
bir genç sevgili bulması buralarda az rastlanan bir “eski gelenek” değil. Bu
konuda “Çin usulü kadın intikamı” diye bir mizahi yazı bile yazdım (arşivde
var).
Erkek çok eşliliği
(poligami) dünyanın her yerinde çok bildik bir konu. Yine de Çin’e özgü
yönlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Devrimden (1949) önceki Çin’de erkek
dilediği sayıda eş seçebilirdi. Fakat evlilik sadece ilk eş için geçerli olan bir
nevi “statü-onur belgesiydi”. İlk eş öldüğünde veya boşandığında (ki sadece
erkek boşayabilirdi) erkek bekâr kalmış sayılırdı. Bu durumda eşlerden biriyle
(genellikle ikinci eşle) tekrar bir evlilik yapardı. Boşanan kadın bir daha
evlen(e)mez, başka bir erkekle birlikte ol(a)maz ve “filancanın birinci, ikici
vs eşi” olarak anılmaya devam ederdi.
Devrimden sonra komünistlerin
çıkardığı ilk yasalardan biri çok eşliliğin yasaklanması olmuş. Buna rağmen,
çıkarılan yasa Çin’in Tibet bölgesindeki çok eşliliği bitirmeye yetmemiş.
Araştırmalar günümüzde Tibet’te çok eşliliğin yüzde 35 civarında olduğunu ve
bunun yüzde 15 kadarının kadın çok eşliliği (poliandri) olduğunu söylüyor. Geçmişte
poligami bütün Çin’de yaygınken poliandri yalnızca güneybatı Çin’den (Tibet ve
çevresi) biraz daha orta bölgelere doğru uzanan bir coğrafyada görülmüş (Hindistan
ve Nepal’in bazı bölgelerinde de görüldüğü belirtiliyor). Konu Engels’in bile
dikkatini çekmiş ve “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni”nde bu
durumdan “özel bir tür evlilik” diye söz ediyor.
Tibet’te varlığını
sürdüren poliandri eski zamanlardan beri bir kadının birkaç erkek kardeşle evlenmesi
şeklinde görülmüş. Ailedeki erkek kardeşlerden biriyle evlenen kadın, kocanın
küçük erkek kardeşleriyle (sadece küçük kardeşlerle) de evlenmiş sayılıyor. Bu
ailelerde babalık, baba-çocuk ilişkileri en sık sorulan sorulardan, üzerinde en
çok durulan konulardan biri. Araştırmacılar bu ailelerde
babaların bütün çocuklara eşit davrandığını söylüyor –en azından kural bu.
Çocukların babaya seslenmelerinin ise iki yolu olduğu belirtiliyor: (1) Eşlerin
en büyüğünü baba, diğerlerini ise amca olarak çağırmak. En büyük koca ölürse,
babalık statüsü yaşça ondan sonra gelen ikinci kardeşe geçer. (2) En büyük kocayı
‘büyük baba’ ve diğerlerini ‘ikinci baba’ olarak çağırmak. Bazı bölgelerde,
doğan ilk erkek çocuğun en büyük kardeşin oğlu, sonra doğan erkek çocuğun ise
ikinci kardeşin oğlu olarak kabul edildiği veya kadının kardeşlerden birini
baba olarak belirlediği söyleniyor. Bazı bölgelerde ise bu belirlemenin yapılmadığı
ve çocukların herkesin çocuğu olarak kabul edildiği yazılıyor.
Araştırmacılara göre, poliandri “ailenin bölünmesi ve ailenin varlıklarının bölüşülmesinin
aileyi yoksullaştıracağı korkusundan” kaynaklanıyor. Birkaç kardeş bir kadınla
evlenirse ailenin varlıkları bölünmediği gibi daha fazla sayıda erkek ve işgücü
olacağı için gittikçe daha varlıklı bir aile olacaklarına inanılıyor.
Sahibinden
satılık evlilik kurumu
Birkaç yüzyıl önceki
Çin’de ve Tibet’te görülen poliandri arasında bazı farklılıklar var. Tibet’te
bir kadının evlendiği erkeklerin mutlaka kardeş olmaları gerekirken, Çin’de
kadınlar dışarıdan da bir veya birkaç eş seçebiliyorlarmış. Bunun kadın-erkek
nüfus oranının neredeyse Çin tarihi boyunca hep dengesiz olmasından
kaynaklandığı söyleniyor. Kayıtlar erkek nüfusun kadın nüfusundan ciddi oranında
fazla olduğunu gösteriyor. Bu dengesizliğe bir de erkek çok eşliliği eklenince
durumun ne hal aldığını kestirmek zor değil. Bu tür poliandri durumunda kocalar
“yeminli kardeşler” sayılsalar bile ilişkilerinin yeminin ruhuna uygun
sürdüğünü ve kardeşçe olduğunu söylemek zor. Erkekler arası rekabet, kıskanma,
sahiplenme duygusu falan derken birbirini öldüren koca sayısı hiç de az değil. Diğer
eşi/eşleri öldürmek yerine çekip gitmeyi seçenler de var ki, bunlar kocalıktan
vazgeçerek kazançlı çıkan erkekler. Şöyle ki; bu evlilik kurumu koca için aynı
zamanda satılabilir-devredilebilir bir mülkiyetmiş, hem de sahip olduğu çocuklarla
birlikte…
Herkese AKP-Saray
rejimsiz huzurlu ve mutlu yıllar…
