31 Temmuz 2019 tarihli BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır
Hong Kong (HK)’da,
“suçluların iadesi” yasasındaki değişikliğe karşı bir-iki aydır kitlesel
gösteriler oluyor. HK Genel Yöneticisi, düzenlemeyi belirsiz bir süre için geri
çekti ama göstericiler geri çekilmesini değil iptal edilmesini istiyorlar. İki
yıl önce kapatılan İngiltere (ve tabii ki ABD) piyonu “Milli(yetçi) Parti”nin göstericileri
kışkırtma peşindeki faşist çeteleri hükümet binalarına, Çin temsilciliklerine,
polise ve sivillere bile saldırıp ortalığı şiddete boğdular. Polisin bu çetelere
verdiği sert cevap ise boğarcasına gaz, yağmur gibi plastik mermi ve “inlerine
girmek” oldu. Çok sayıda da tutuklama var. Memlekette gaz yemişliğim yok ama HK’da
gazdan yana bahtım açık. Pakistanlı dostum Ali ile birlikte bir kez daha yanlış
zamanda yanlış yerde bulunduk ve yine gaza boğulduk, üstelik faşistler yüzünden…
Bu yasa
değişikliğini gündeme getiren olayı hatırlıyorum: Bir yıl kadar önceydi, bir HK’lu
erkek, Tayvan seyahatinde hamile kız arkadaşını öldürmüş ve hemen HK’a kaçmıştı.
Birkaç gün içinde yakalandı ve mahkemeye çıkarıldı ama suçu sabit olmasına
rağmen suçlanamadı. Çünkü (1) cinayeti HK sınırları dışında işlemişti, (2) HK hukuk
sisteminde yurtdışında işlenen suçları yargılayacak bir mahkeme bulunmuyordu ve
(3) Tayvan ile HK arasında suçluların iadesi (ve karşılıklı yargılama)
anlaşması yoktu. Yine de mahkeme katili, kız arkadaşının kredi kartını
kullanarak kara para aklamak suçundan iki buçuk yıla mahkûm etti. HK hükümeti
bu vakayı büyük bir yasal boşluk olarak tanımladı ve harekete geçti. Hükümete
göre, “İade yasasındaki değişiklikler bu boşluğu dolduracak ve HK'un kaçaklar
için bir cennet olmasını önleyecektir.”
Hong
Kong’un statüsü
Mevcut “suçluların
iadesi yasası” HK’un Çin’e devrinden hemen önce (1997) hazırlanmış. O yasanın Merkezi
Çin Hükümeti'ne ve diğer Çin (özerk bölge ve eyalet) hükümetlerine iade ve
hukuki yardım kapsamadığı belirtiliyor. HK hükümeti, eski yasayı hâlihazırda anlaşma
kapsamında olmayan ülkelerle iadeye izin verecek şekilde değiştirmek istiyor. Hem
de bunu mevcut yasalardaki Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili coğrafi
kısıtlamaları değiştirerek yapmak istiyor. Yani Çin sınırlarına HK ve Tayvan’ı da
dâhil ediyor.
Bir eski HK
milletvekili, yeni iade yasası için önerilen değişikliklerin “ABD hükümeti
tarafından Huawei CFO’su Meng’in tutuklanması için kullanılan yasal durumun
neredeyse aynısı olduğunu” belirtiyor. Bazı
avukatlar, iade yasası kabul edilirse, Çin'in bu yasayı HK'da çalışan veya
seyahat eden yabancılara karşı misilleme yapmak için kullanabileceğini söylüyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığının, “Söz konusu iade
yasası kabul edilirse, ABD’nin HK’a tanıdığı özel ticaret statüsünün gözden
geçirilebileceğini ve HK’un özgürlüğünü engellemekten sorumlu tutulan yetkililere
bireysel yaptırım uygulanabileceğini” söylemesi bu misilleme korkusundan
kaynaklanıyor olsa gerek.
Sanırım, Çin’de
birisi idama mahkûm olmak üzere birkaç tutuklu vatandaşı olan Kanada’ya ve
ABD’ye (ve tabii ki başkalarına da) gerekli mesaj verildi. Bir süre sonra, bu
düzenlemeyi yerel halkın kuşkularını giderecek biçimde gözden geçirip yürürlüğe
koyacaklarını sanıyorum. Trump’ın tutarsız aklı sayesinde caydırıcılığı her gün
daha hızla aşınan ABD’nin Kongre yoluyla HK’a yönelttiği tehdidi Çin’in pek
ciddiye alacağını sanmıyorum.
AVRUPA’NIN
DOĞU SINIRI
Son Çin gezisinde
RTE, “Kanal İstanbul’un yapımı noktasında Çinli dostlarımızla görüşmeler yapmak
suretiyle…” gibi bir şeyler söyledi. Çinliler kibar insanlardır. Hayır demeyi
sevmezler hatta beceremezler. Diplomasi dilleri daha incelikli ve yapıcıdır. O
ucube proje için “görüşelim” demişlerse tek nedeni budur. Daha önceki bir
yazımda da belirttiğim gibi, o doğa katili projeyi finanse etmek Çin için sorun
sayılmaz. Lakin soru şu: Çin, kendisi için uzun vadeli bir stratejik değeri
olmayan, iktidara ve yanaşmalarına rant yaratmak ve kamu kaynaklarını
yağmalamaktan başka hiçbir amacı bulunmayan bir akla ziyan projeye neden
finansman sağlasın? Bu bir tek şartla mümkün olabilir: Çin’in elde edeceği uzun
vadeli ciddi stratejik-ekonomik çıkarlar, ayrıcalıklarla. Yoksa bu haliyle,
Çin, bu projeye metelik vermez. Ayrıca, (1) iflasın eşiğindeki bir ekonomiye
kim o kadar büyük bir kredi açar, (2) Çin’in diğer ülkelerde yürüttüğü projeler
için sağladığı finansmanın dünyanın en pahalı kredisi olduğunu bilen ve (3)
ödenemeyen kredilerin peşi sıra nelerin gelebileceği hakkında fikri olan var
mı… Son olarak, Çin için Batı -özellikle Avrupa- ile dengeli ilişkilere sahip ve
“güvenilir” bir Türkiye anlamlıdır. Neredeyse tüm dünyayla kavgalı (ve artık
ilişkileri düzeltebilme kapasitesi de olmayan), güvenilmez, bölgesinde bir
nefret objesine dönüşmüş ve kurumları çökmüş bir ülkenin Çin için de pek bir
anlamı yoktur. Neyse, Çin’in ekonomi ve dış politikadan ancak bir kasaba zahirecisi
kadar çakan kibir abideleri tarafından yönetilmediğini yakında öğrenirler.
Bence, kanal açarak
ülke kaynaklarını yağmalamanın kara kalabalığı efsunlayan bir (demagojik)
getirisi de olmalı. Örn, “Yedi düvele karşı kazmayı vurup Avrupa’nın doğu
sınırını değiştiren dünya şeysi” olmak gibi… Bu sınır değişikliği için boğazın
doldurulması gerekiyor olsa bile, hayallerini uzay süsleyenler için bu ufak bir
iş…
