21 Nisan 2019 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
RTE, sanki 12 Eylül
cezaevlerinde otuz yıl zulüm görmüş gibi anlattığı o üç aylık konforlu cezaevi
günlerine doğru yola çıkarken evinin (o zaman bir gecekondu apartmanda
oturuyordu) önünde toplanan küçük kalabalığa bir “salla bayrağı düşman üstüne”
konuşması yapmış ve sözlerini “Bu şarkı burada bitmez” diye bitirmişti. Uzun
zamandır kabak tadı veren o şarkı 31 Mart’ta hazin bir sonla bitti. Seçmen
tabanının “On beş yıldır bizi ahmak yerine koymuşlar. Biz bu kadar yalana nasıl
inandık” demeye başlaması da çok yakındır.
Eski diplomat dostum
Hua’ya göre, “Dünya’nın bu seçim sonuçlarına bakıp gördüğü tek gerçek
Erdoğan’ın çöküşüdür ve siyasi çöküşler geri döndürülebilir olgular değildir. Bu
çöküşü hazin kılan nokta, Erdoğan’ın inandırıcılıktan yoksun bir piar
çalışmasıyla bir ‘karizmatik lider’ olarak parlatılmaya çalışılmış olmasıdır.
Oysa dünya liderlik özelliklerine sahip olmadığını biliyor. Özellikle Batı’nın diplomasi
aklı donanımlı yöneticilerin yüksek özgüveni ile donanımsız yöneticilerin ağır
kibrini ayırt etmekte çok mahirdir. Ayrıca, ülke nüfusunun en az yarısına karşı
fazlasıyla dışlayıcı, zaman zaman düşmanca tutum takınan birinin liderlik
iddiası daha en baştan geçersizdir”. Sanırım yüzleşmek zorunda kalacakları en
acı verici gerçek bu “haybeden liderlik” efsanesi olacak.
Burada biraz durup
şu liderlik konusundan bahsetmek istiyorum. ABD sosyal psikolojisinin liderlik
kuramlarına hiç itibar etmem. Çünkü lider fetişisti ortalama Amerikalı aklını
esas alarak üretilmiştir. O kuramlara göre her derneğin, sınıfın, grubun, parlamentonun,
askeri birliğin, suç örgütlerinin, kısaca insanların (hatta yabani hayvanları
bile) bir araya geldiği her ortamın mutlaka bir lideri olur. (İki Amerikalı bir
araya gelse, biri mutlaka lider olur. Lidersiz yapamazlar.) Oysa dünyanın bu
tarafında “lider” siyasi bağlamda kullanılan bir kavramdır ve olumlu, ilerici
bir anlam taşır. Örneğin bir lider, “Daha yaşanabilir bir ülke/dünya mümkün” umudu
sunabilen ve toplumu bu uğurda harekete geçirebilen insandır. Bu umudun yüzü yeniye,
yeniliğe, ileriye-geleceğe dönüktür, malum. Binlerce yıl öncesine ait çürük-küf
kokulu değerleri modern topluma taşımaya ve dayatmaya çalışan birine buralarda en
hafif ifadeyle cahil hayalperest denir. Kendi yanlış kararlarının sorumluluğunu
üstlenebilecek özgüvenden yoksun, bu kararlarının faturasını hep başkalarına
kesen, siyasi hayatında tek doğru karar verememiş, kendi fantezileriyle
gerçekleri karıştırıp ülkeyi bin türlü belaya bulaştırmış, ülke ekonomisini
iflasa sürüklemiş, çevresini işe yaramazlar ve yanaşmalar-dalkavuklarla doldurmuş
birisi buralarda liderden sayılmaz.
Karizma konusuna
gelince, karizmatik insanlar ortalamanın çok üstü, duygusal olarak olgunlaşmış
ve dolayısıyla yalana gerek duymayan, donanımlı, gelişmiş empati yetisine sahip
kişiler arasından çıkarlar. Yine de, ağır kibir, nabza göre yalan, ataerkil ceberutluk-zorbalık,
cahil çok bilmişliği ve demagogluk karışımının “karizma” diye pazarlanması
tarihte az rastlanan bir “algı oyunu” değildir.
RTE’nin liderliği
söz konusu olduğunda, ben onun liderlik gücüne inananlardanım. Çünkü bu konuda önümüzde
sağlam bir kanıt var: Parti örgütüne, bürokrasiye armağan ettiği ve sanki bir çorak arazideki sararıp solmuş cılız yabani ot gibi duran
o yolunmuş bıyık komedisi… Sıfatlarına vurulmuş bir “tasdik mührü”nü
çağrıştırıyor, dudaklarının üstünde adeta bir bahar kelebeği gibi zarif duruyor.
Yine de, bıyık gösterisi yapmak için kendilerine Ankara kedisi gibi çok zeki ve
onlara göre daha komik görünen bir rakip seçmeseler kendileri için çok hayırlı
olurdu.