11 Mart 2018 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
“Fetva makamı olsam, Cuma
vaazları imanınıza zarar verir fetvası verirdim.” Bu sözler modern dindar dostum
Pakistanlı Ali’ye ait. Ali, burada tanıdığım en sakin tabiatlı ve ince ruhlu insan.
Bir şeye sinirlendiğini belli etmeyi bile karşısındakine saygısızlık olarak görür
ve onu inciteceğinden korkar. On yıldan fazladır tanışıyoruz ama onu ilk defa birkaç
hafta önce bir Cuma günü öfkeli gördüm.
Hak etmediği bir muameleye
maruz kalmış bir insanın o içerlemiş hali vardı üstünde. Ali, Cuma gününü önemser
ve daha da sakin ve sevecen biri olur. O yüzden, bu “mübarek gün”de öfkeli
olmasına şaşırdım. Onu öfkelendiren şey, dinlediği Cuma vaazı. İmam/vaiz,
Müslüman ailelerin kız çocuklarının diğer dinlerden olanlarla (özellikle
erkeklerle) arkadaşlık etmesi, yakınlık kurmasına İslami nasihat kılığında mide
bulandırıcı laflar etmiş. İki kızı olan Ali vaazı dinlemeye tahammül edememiş ve
camiyi bir daha uğramamak üzere terk etmiş. “İslam dünyasında ibadethane işlevi
gören cami neredeyse kalmadı. Artık hepsi şurasından veya burasından İslamcı
gericiliğin propaganda merkezi haline geldi. Neredeyse her vaaz mutlaka siyasi
mesaj içeren bir siyasi nutuk. Mübarek günde camiden günah yüklenip geliyorum.
Bu adamların söylediklerine kulak veren, camide onların arkasında saf tutan bir
Müslüman günah işler. Bunlar karanlık ruhlu, kötü insanlar” dedi.
Ali, yıllar önce Pakistan’da
tanık olduklarına birkaç yıldır buralarda da tanık olmaya başladığını söyledi
ve şunları anlattı: “Cemaati azarlayan, aşağılayan vaazları yirmi yıl önce
Pakistan’da ilk defa yobaz mollalardan duymaya başladım. Cemaati aşağılaya
aşağılaya sonunda aşağıladıkları gibi bir aptallaşmış cemaat yarattılar. Şimdi ülkedeki
bütün camilerde aynı şey yapılıyor. Her Cuma vaazında, kibir dolu bir sesle Müslümanların
ne kadar beceriksiz, dinini anlamaktan aciz, imanı zayıf, bir dindar gibi
yaşamayı beceremeyen ahmaklar, imanı batı kültürüyle zehirlenmiş ve
zayıflatılmış akılsızlar vs olduğunu anlatıp cemaati paylıyorlar,
aşağılıyorlar. Batı uygarlığına küfretmek ve Müslümanların Batı karşısında
birlik olamayı beceremediğinden yakınmak her Cuma vaazının spesiyali. Cemaat
içinde ‘Bu akıl düşmanlığıyla bütün İslam âlemi Batı’ya karşı birlik olsa ne yazar’
diye düşünen, soran bir kişi bile olduğunu sanmıyorum. Bunu soranlar artık
camiden de cemaatten de uzaklaştılar. İslam gericilerin eline düşüp siyasallaşınca,
dine yakın duranların sayısı azalırken dinden uzaklaşanların oranı arttı.”
Dinin günah saydığı kibrin
din Diyanet erbabında neden bu kadar yaygın olduğuna dair soruma Ali’nin cevabı,
“Hiçbir yerde yazmayan ve erişilmesi mümkün olmayan bilgiye sahip olduklarını
sanıyorlar; yani öbür dünyanın bilgisine. Bu konuda o kadar ayrıntılı bilgi
sahibi oldukları iddiasındalar ki, öbür dünyayı elleriyle koymuş gibi
bulacaklarını sanırsın. Oysa ‘erişilmesi mümkün olmayan’ bu nevi malumat ya
insanın hayal dünyasının ürünü bir uydurmadır ya da düpedüz yalandır” oldu.
Bu ağır kibri memleketteki
din Diyanet erbabında da gözlerdim. TV’lerde boy gösteren tarikatçı tayfa ve
Diyanet camiasına biraz dikkat eden biri ne demek istediğimi anlar. Özellikle Cuma
günleri ses sisteminden cami dışına yayılan o ağır kibir yüklü sesi (vaaz) duyan
bir yabancı, cemaate “Atom altı parçacık araştırmaları” veya “Nükleer fizik
problemleri”nden bahsedildiğini sanabilir. Oysa yaptıkları şey, (1) alttan alta
bir İslamcı-gerici iktidar propagandası ve (2) cemaati paylama fasılları
arasında altı yaş çocuğu zekâsına hitap eden meseller anlatmak. Yani, Ali’nin
bahsettiği Pakistan’daki o vaazların bir benzeri.
Ali’ye göre, “İslamcı ilkellerin
(İslam) müktesebatı Cro-Magnon insanının (40 bin yıl yaşında) aklına hitap
ediyor. Günümüzün modern toplumunda bir karşılığı yok. Bu müktesebatla uygar
dünya karşısında ezildikçe, buldukları tek çıkış yolu ya ‘(Batı uygarlığından
daha üstün) Büyük İslam medeniyeti’ gibi bir hayal dünyası medeniyetine sığınmak
ya da ‘Her şeyin gizli bilgisini içeren ve Müslümanların bunları keşfetmesini
bekleyen mucize kitap Kuran’ gibi kendileri uydurup İslama yamadıkları bir yalana
sarılmak”.
Ali’yi dinlemek bazen insanı
yoruyor. Burada biraz duralım ve büyük filozof ve ilahiyatçı (yani her konuda
malumat sahibi) Spinoza büyüğümüze kulak verelim: “Bakın sevgili kardeşlerim! Kutsal
kitapta hata olduğunu iddia etmek noktasında,
madem ki bunun tanrıya saygısızlık olduğunu söylüyorlar, o zaman kutsal kitaba kendi
fantezilerini sokuşturmak suretiyle yalan
üretenlere ne dememiz gerekiyor…”