25 Şubat 2018 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Çin’de yoksulluk sorunu aslında kırsal bölge yoksulluğu anlamına geliyor. Kentlerin çeperinde tutunmaya çalışan yoksullarının da büyük oranda bu kırsal bölgelerden kentlere gelenler olduğu biliniyor. Yani yoksulluktan kurtarılacak kırk milyonluk nüfusa onlar da dâhil. 2021’e kadar yoksulluğu ülkeden silme hedefine o kadar önem veriliyor ki, Xi Jinping, Çin Yeni yılı tatilini ülkenin “Yoksullukla Mücadele Programı” uygulanan bölgelerini ziyaret ederek geçiriyor ve bu bölgelerde yapılan çalışmaları köylülerin kendilerinden dinliyor. Xi’nin başkanlığı süresi içinde ulaşmak için belirlediği bir hedef var: Çin’i bir orta düzey refah toplumu haline getirmek.
“Yoksullukla Mücadele
Programı”nın geçmişi biraz eskiye uzanıyor fakat Xi’nin Devlet Başkanı
olmasıyla birlikte uygulama biçimi bütün Çin’de neredeyse tamamıyla değişti. Yoksul
kırsal bölgelere bu program kapsamında yıllarca yapılan ödemeler genellikle
dibao (asgari geçim yardımı) yerine geçmiş. Ne kırsal kalkınmaya hizmet etmiş, ne
üretim artmış, ne köylülerin geliri-yaşam standardı yükselmiş ne de kırdan
kente göç azalmış. Xi, daha Devlet Başkanı olmadan önce, yöneticisi olduğu
eyalette bu sistemi değiştirmiş. Köylülere para dağıtmak yerine üretici
olmalarının, üreterek kazanmalarının ve yoksulluğu böyle yenmelerinin yolunu
açmış. O eyalette uygulamaya başladığı bu yöntem neredeyse altı yıldır Çin’deki
tüm yoksul kırsal bölgelerde uygulanıyor. Bazı bölgelerde mucize denebilecek
sonuçlar elde edilmiş. Birkaç yıl öncesine kadar ilaç alacak parası olmayan
insanların bugün, bırakın yoksulluk sınırını, orta düzey gelirin bile üstünde
kazandıkları yerler var. İşin sırrının köylülerin programa her anlamda tam
katılımı ve sorumluluk üstlenmeleri olduğu söyleniyor.
Süreç (1) bölgenin barındırdığı
olası fırsatların, potansiyelin keşfedilmesi ile başlıyor ve ortaya bir proje
konuyor. Bu projeyi köylüler de geliştirebilir, yerel hükümetin üzerinde
çalışıp köylülere sunduğu bir teklif de olabilir. (2) Projenin sürdürülebilir,
uzun vadeli ve geliştirilmeye açık olmasına çok önem veriliyor. (3) Yerel
hükümet gerekli bütün desteği (para, teknik bilgi, pazarlama vs) sağlıyor. (4) Proje
pazarlama sorunu çözülmüş olarak başlıyor. Yani ürünlerin alıcısı zaten hazır
oluyor (özel sektör veya yerel hükümet) ve köylülerle üretim ve satın alma
kontratı yapılıyor. (5) Köydeki yoksul oranı yüzde ikinin altında düştüğünde, üst
düzey yöneticilerin de katıldığı ve bir festivale dönüşen kutlamayla köy yoksul
yerleşim yerleri listesinden çıkarılıyor.
“Yoksullukla mücadele
programı”nın bu kadar başarıyla uygulanması her ne kadar bu faktörlerin eseri olsa
da, bence çok önemli bir etmen daha var: Bu ÇKP yöneticileri kuşağı ağırlıkla Mao’nun
Kültür Devrimi çocuklarından oluşuyor (Bkz. “Kültür Devrimi çocukları” başlıklı
yazım). Yani lise ve üniversite yıllarında zorunlu olarak köylere gönderilen ve
oralarda köylülerin eğitim ve kalkınması için çalışan kuşak. Köyü, köylülüğü
tanıyorlar ve kırsal kalkınma konusunda deneyimliler. En önemlisi, köylülerin
yoksulluğunu dert edinen, bundan acı duyan insanlar olmaları. Xi, ziyaret
ettiği bir köyde "Benim görevim Çin halkına hizmet etmek. İnsanların iyi
bir hayat sürmelerini sağlamak biz komünistlerin en büyük amacı ve özlemidir”
dedi. Anlaşıldığı üzere, memleketi talan eden insani-ahlaki olarak düşkün
Siyasal İslamcılarla hiçbir benzerlikleri yok. Siyasal İslamcıların ekonomik
kalkınma ve insani gelişmişlik gibi bir dertlerinin olmadığını, kendilerinden
sadaka dilenen ve karşılığında oy satan bir sefil nüfus istediğini artık bütün
dünya biliyor.
Köyleri yoksulluktan kurtarma
programına ek olarak, daha geniş kapsamlı bir kalkınma çalışması daha
yürütülüyor: Gelişmiş güney eyaletleri geri kalmış eyaletlere (zorunlu olarak) yatırım
yapacak ve oraların kalkınmasına her açıdan katkı sunacak. Böylece kalkınmayı
tüm ülkeye yaymayı planlıyorlar. Bu konuda eyaletler iki eyaletin birbirini
denetleyemediği bir çapraz denetime tabi tutulacak. Yani her eyalet bir başka
eyaletin az gelişmiş bir bölgedeki yatırımlarını denetleyecek.
Görüldüğü gibi, memleketteki siyasal İslamcıların aksine, adamlar gerçekten kalkınma ve halkın refah
düzeyini yükseltmek için çırpınıyorlar. Eski diplomat (yeni akademisyen) dostum
Hua’ya göre, “Sadece beton ve yalan üreterek (Siyasal İslamcıların tarihin
gördüğü en rezil yalancılar olduğunu artık dünya anladı, malum) bir ülkenin ekonomik
ve insani gelişmişlik düzeyi açısından kalkındığı görülmemiştir”.

