13 Kasım 2017 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
ÇKP ile aralarına kara kedi giren Çinli “Yeni solcu”lar Çin'i “devlet
güdümlü eş-dost (ahbap-çavuş) kapitalizmi" olmakla eleştirseler de, Batı kapitalizminin ideolojik ve kültürel olarak yeniden üretmekle görevli kuruluşlar ve basın “Komünist
Çin, Çin komünizmi” demekte ısrarlı davranıyor. Peki, bu değerlendirmeler nereden kaynaklanıyor? Bence bunun iki nedeni var: (1)
“Beyaz Adam”ın (ve onun rıza üreticilerinin) Çin düşmanlığını komünizm düşmanlığı
ile birleştirme amacından ve böylece “komünizm öcüsü”nü Çin kılığında tekrar yaratma/canlı
tutma isteğinden. ABD emperyalizminin hegemonyası daha da zayıfladıkça bu “öcü”nün
daha açıkça kullanıma sokulacağını sanıyorum. İçinde Çin gibi ekonomisi çok
güçlü bir devin olduğu “çok kutuplu dünya” emperyalizm için büyük bir kâbus
demek. Trump’ın Rusya-Çin arasına kama sokma niyeti/politikası da tutmayınca bu
kâbus daha da büyüdü. (2) Çin’e batılı “Beyaz Adam”ın gözüyle bakmaktan. Bu
kesim ÇKP hakkında çok az şey biliyor ve çoğu Batı kaynaklarından besleniyor. Akıllarında
bir Çin şablonu var (hem de komünist) ve Çin/ÇKP’yi o şablona uydurmaya
çalışıyorlar.
Xi doktrini ve arka planı
ÇKP’nin ağır toplarından bir
Merkez Komite üyesi kongredeki konuşmasında “Mao, 1949’da Çin Halk Cumhuriyetinin
kurulduğunu ilan ederken ‘Çin halkı ayağa kalktı’ demişti. Ayağa kalktığı o
günden bugüne kadar hedefe doğru yürüdü. Şimdi bu yürüyüşü daha güçlü olarak ve
emin adımlarla sürdürme zamanı” dedi ve şöyle devam etti: “Xi yoldaşın ‘Yeni dönem
için Çin’e özgü sosyalizm düşüncesi’ bu konuda önümüze ışık tutacaktır”. Cümlenin
ikinci kısmı Genel Sekretere saygı ifadesidir ve her konuşmacı -karşıt görüşte
bile olsa- mutlaka benzer laflar eder. Aslında “Xi doktrini” 2012’deki 18.
kongrede belirlenen hedeflerinin güncellenmesinden ibaret. Doktrinin on dört
maddeyle özetlenmiş hali -önemli çeviri yanlışlarıyla da olsa- basında yer aldı.
O yüzden burada yazmaya gerek görmüyorum.
Dikkat çekici olan, “Yeni
dönem” kavramı ve kavrama ısrarlı vurgu yapılması. Dönemi “yeni” yapan şey, Çin’in
artık bir “Dünya gücü” olarak boy gösterecek olması, bunu açıkça deklare etmesi.
Deng Xiaoping, "Işığımızı gizlemeli ve zamanımızın gelmesini
beklemeliyiz" demişti. Görünen o ki, artık ışığı gizlemeye gerek
kalmadığına ve Çin zamanının geldiğine inanıyorlar. Xi’nin kongrede söylediği
şu sözler tam da bunu anlatmaya çalışıyor: “Dünya karmaşık ve büyük
değişimlerin ortasında. Küresel çok kutupluluk eğilimleri Çin için çok
elverişli bir ortam sunuyor… Uluslararası güçler göreceli olarak daha dengeli
hale geldi”. Mao’nun “Yeryüzünde kaos var, o halde işler yolunda sayılır”
sözlerini anımsatan bu cümleler şöyle tefsir edilebilir: ABD’nin küresel
hegemonyası zayıflıyor. Dolayısıyla çok kutupluluk artık kaçınılmaz bir gerçek.
Bu gerçekler Çin’in bir uluslararası güç olarak ortaya çıkmasını sağlayacak imkânları
sunuyor ve süreci kolaylaştırıyor.
Altını kalın kalın çizerek
vurguladıkları bir diğer nokta, bir küresel hegemonik güç olmayı
amaçlamadıkları. Bazı ifadelerinde “Dünya lideri” kavramı geçse de, bu kavram
“Küresel ısınmayla mücadele”, “Bilimsel-teknolojik yenilik” gibi bazı spesifik
konularda dünyada lider olmak anlamı taşıyor. O yüzden ısrarla “Dünya gücü”
kavramı kullanıyorlar. Bunun emperyalizmle çatışma veya karşı karşıya gelmekten
sakınma amaçlı bir taktiksel açıklama ya da geri çekilme olduğunu düşünmüyorum. ÇKP, bir madrabaz akıl veya bir madrabazın siyasi aklı değildir. Emperyalist niyet
taşıyan hedef ve amaçların gizlenebilir şeyler olmadığını bilir. Çin, bir emperyalist hegemonya peşinde değil. Yani ABD'nin yerinde gözü yok ve ABD ile kavgası da bir küresel hegemonya kavgası değil. Kavgayı ABD başlattı, Çin bu saldırıya karşı kendini savunuyor.
Xi, konuşmasında Çin'in
hegemonya arayışı içinde olmayacağına ve büyük ve sorumlu bir ülke olarak kendi
rolünü (yani dünya ile ekonomik entegrasyon ve bazı spesifik konulardaki liderlik)
oynamaya devam edeceğine dair güvence verse de, şu sözlerinin Batı’yı nasıl
ürküteceğini tahmin etmek zor değil: “Çin'in benzersiz kalkınma yolu, özellikle
gelişmekte olan ülkeler için bir model sunuyor. ‘Çin’e özgü sosyalizm’
gelişmekte olan diğer ülkelere modernleşmeyi başarmaları için yeni bir yol
gösteriyor. Gelişmelerini hızlandırmak isteyen diğer ülkeler ve uluslar için
yeni bir seçenek oluşturuyor. Dahası, insanlığın karşılaştığı sorunların çözümü
için Çin bilgeliği ve Çin yaklaşımı sunuyor”. Bu sözlerin “Çin, emperyalizme
karşı dünyaya bir alternatif sunuyor” diye algılanacağını ÇKP ve Xi’nin
düşünemediğini sanmak hata olur.
“Dünya gücü” olmanın
öncelikle ülkenin içini düzenlemekten geçtiğini, halkına refah ve iyi bir yaşam
sunamayan bir ülkenin bu iddiasının boş olduğunu bilecek kadar sağlam bir akla sahipler.
O yüzden, Xi’nin vurguladığı önemli konulardan bir diğeri halkın yaşam
kalitesini ve standartlarını yükseltme hedefiydi. “Çin sosyalizmi ilk
aşamasında olmasına rağmen, çoğu Çinli artık sadece temel ihtiyaçlarını
karşılamak için mücadele vermiyor. ‘Çin’e özgü sosyalizm’ yeni bir döneme
girdi. Toplumumuzun temel çelişkisi halkın daha iyi bir yaşam için artan
ihtiyaçları ve gelişmenin ortaya çıkardığı dengesizlikler arasındaki
çelişkilere dönüştü” dedi. Bu fazla teorik gibi görünen bulanık ifadenin anlatmaya
çalıştığı şey, aslında, çalışanların gelir düzeyi ve yaşam standartlarının düşüklüğü
ve gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik.
1997'deki 15. kongrede
sosyalizmin ilk aşamasında Çin toplumundaki “temel çelişki” "Halkın maddi
ve kültürel ihtiyaçlarının artması ve üretimin yetersiz kalması" olarak
tanımlanmıştı. Xi’nin yukarıdaki sözlerine göre, bu “üretim yetersizliği”
sorunu çözülmüş (hatta bazı alanlarda üretim fazlası var). Artık sorun gelir
dağılımı-refah, üretilen refahın paylaşımı ve yükseltilmesi olacak. Her ülke
için en ciddi ama Çin için daha da ciddi ve zor bir sorun olan “gelir dağılımı/refahın
paylaşımı” konusunda ÇKP’nin nasıl çözüm üreteceğini doğrusu ben de çok merak
ediyorum. Bu sorunla başa çıkabilmek için eş-dost kapitalizmi ve birçoğu ÇKP
üyesi olan (eş-dost) kapitalistlerle bir hesaplaşma gerekecektir.
Xi’nin konuşmasında geçen “Çin
sosyalizminin ilk aşaması teorisi”ne de kısaca değinmek konunun daha iyi
anlaşılabilmesi için önemli. Bir az gelişmişlik durumunu ifade eden bu teori 1987’deki
13. ÇKP kongresinde kabul edildi. O zaman başbakan olan Zhao Ziyang tarafından
önerilmiştir (1989’da, Tiananmen katliamı sonrası, ev hapsine
alındı-göstericileri haklı bulduğu ve görüştüğü için). Teorinin altını dolduran
Deng’tir ve üretici güçlerin düşük seviyedeki gelişmişliğiyle tanımlanır. Ona
göre, bu dönemde partinin görevi ve yapması gereken en önemli iş (kapitalizme özgü
bazı yöntemleri de kullanarak) üretici güçleri geliştirmektir. Bu ilk aşamanın
ne kadar süreceğine dair bir soruya Zhao, “Yüz yıl sürebilir” cevabını vermiş. Yani
Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluş yılı olan 1949’dan itibaren hesaplandığında, Çin
sosyalizminin ilk aşaması 2049’da sona erebilir. Tam da Xi’nin “2049’a kadar Çin'i
müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel açıdan gelişmiş, uyumlu, güzel ve büyük
modern bir sosyalist ülkeye dönüştürmek…” hedefindeki tarih.
Bu hedefe Xi’nin "İki
tane yüzyıl için hedefler" diye tanımladığı toplam otuz yıllık iki
aşamayla ulaşılacak:
(1) Çin Komünist Partisi'nin
yüzüncü kuruluş yıldönümüne (2021) kadar her bakımdan orta düzey bir refah
toplumu inşa etmek. O güne kadar Çin’in GSMH’sını ve çalışanların gelirini iki
katına çıkarmak. Yani ülkede yoksulluk sınırında yaşayan kimsenin kalmaması.
“Çin’i orta düzey refah toplumu yapmak” ilk defa Deng tarafından dile getirilen
bir hedeftir. 1981 yılında Deng, "Kendimize yirmi yıl veriyoruz. Bu yıldan
başlayarak yüzyılın sonuna kadar GSMH’yı dört katına çıkarmalıyız ve göreli bir
refah düzeyine ulaşmalıyız. Gelecek yüzyılın ortasına kadar orta düzeyde
gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmayı düşünmeliyiz” demişti. ÇKP kaynaklarına
göre Deng’in ilk hedefine ulaşıldı, hem de fazlasıyla. Şimdi sıra ikinci
hedefte. Bu, aynı zamanda, Xi’nin dile getirdiği aşağıdaki ikinci hedef.
(2) Çin Halk Cumhuriyeti'nin
yüzüncü kuruluş yıldönümüne (2049) kadar müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel
açıdan gelişmiş ve uyumlu bir modern sosyalist ülke inşa etmek.
Xi’nin otuz yıllık dönem ve
hedefi önemli bir şey söylüyor: İlk otuz yıl Mao’un, önceki otuz yılı Deng’in dönemiydi.
Özetle, Deng’in otuz yılının sona erdiğini, (ÇKP diliyle söylersek, o zaman
konulan hedeflere ulaşıldığını hatta aşıldığını) ve yeni bir otuz yıllık dönemin
başladığını söylüyor. Yani Xi’nin otuz yılı veya “Çin’e özgü sosyalizmin yeni
dönemi”… Bu açıdan ikinci maddedeki hedefler önemli. İlk maddedeki hedeflere
zaten neredeyse ulaşmış durumdalar.
Xi’nin üzerinde biraz uzun
durduğu bir diğer hedef hukukla ilgiliydi. "Yasalar ve kurallar önünde
herkes eşittir ve bu tür kuralların uygulanması ayrıcalık veya istisna kabul
etmez… Devletimizin bütün kurumlarının yasalara uygun olarak çalışmasını
sağlamalıyız. Bu önceliğimiz olmalı” dedi ve bu yöndeki çabaların
güçlendirileceğini söyledi. Aslında, hukukun üstünlüğü ilkesinin tam anlamıyla tesis
edilmesinden bahsediyor. Bu konuda içimden sadece “inşallah” demek geliyor. Çünkü
doktrinde bahsedilenler içinde gerçekleştirilmesini en zor bulduğum iki konudan
biri daha önce bahsettiğim “gelir dağılımı/refah paylaşımı” sorunu, diğeri ise “hukukun
üstünlüğünün tam anlamıyla tesis edilmesi” hedefi. Ucu ÇKP’ye dokunan sorunlarda
hukukun nasıl eğilip büküldüğünü bildiğim birkaç örnek var. Malum, yargıyı
boşanma veya miras davalarındaki tarafsızlık değil devlete, devlet
bürokrasisine, devlet aklına dokunan sorunlardaki tarafsız duruşu güvenilir
yapar. Yine de, Çin yargısının (“Yeni Türkiye” yargısı gibi) bir organize suç şebekesinin bir parçası-ortağıymış gibi
davrandığını söylemek insafsızlık olur.
Xi’nin ısrarla vurguladığı
hedeflerden bir diğeri de inovasyon yani bilimsel-teknolojik yenilikti. Diğer
hedefleri ne kadar gerçekleştirirler bilemem ama bu hedefe kesinlikle
ulaşacaklarına eminim. Bu konuda zaten çok yol almış durumdalar. Devletin
finanse ettiği ve bazıları üniversitelerin bünyesinde yer alan çok sayıda
araştırma kurumu var ve çok önemli işler yapıyorlar. Şimdi, anaokulundan
başlayarak eğitimin içeriğinde bu hedefe uygun değişiklikler yapmaya
hazırlanıyorlar. Amaç yenilikçi, yenilik üretebilen insan yetiştirmek.
Xi’nin “Ülkede halkın
yönetimde olduğunu/halkın yönettiğini görmek” (“Halkın yönetime katılmasını
sağlamak” değil) ilkesinden ve demokratik Çin’den söz ettiğini duyunca sanki ÇKP'den tasfiye edilen Batıcı liberal tayfadan biri konuşuyor sandım. Muhtemelen üye sayısını
artırarak, Parti örgütlerini yaygınlaştırarak ve örgüt-örgütlenme yapısında bazı değişiklikler yaparak ÇKP örgütlülüğünü güçlendirmekten
bahsediyorlar. Deng’in örgütsüz bırakıp güçsüzleştirdiği işçi sınıfının yeniden
sağlam bir örgütlülüğe kavuşmasından ve yönetimde ağırlıklı söz sahibi olmasından veya bağımsız sendika kurma hakkı verilmesinden bahsettiklerini sanmıyorum.
Sonuç olarak özetle şunları
söyleyebilirim: Partinin gücüne, güçlenmesine ve hayatın içinde her alanda daha
fazla yer almasına bu kadar fazla vurgu yapılan bir kongre daha bilmiyorum. On
dört maddeden oluşan Xi düşüncesinin arka planındaki temel fikir de bence bu.
“Dünya gücü olmak için güçlü bir parti örgütü-örgütlenmesi şart” diyor.
Xi doktrini, “müreffeh, yenilikçi,
güçlü, demokratik, kültürel açıdan gelişmiş ve uyumlu bir modern sosyalist ülke
hedeflerini gerçekleştirerek kültürel ve tarihi dokusuyla ‘Güzel Çin’i dünya
için bir çekim merkezi haline getirmek” hedefi diye özetlenebilir. Bu bir ütopya
mıdır? Emin değilim. Dünya’da beklenmedik şeyler olmazsa, hedeflere büyük ölçüde
ulaşacaklarını düşünüyorum, tabii ki bölüşüm sorununu çözebilirlerse yani görece
adil bir gelir dağılımı sağlayabilirlerse. Bugüne kadar “üretici güçleri
geliştirmek” adına besleyip büyüttükleri eş-dost kapitalizmi ve çoğu parti
üyesi kapitalistlerle bu sorunu nasıl çözeceklerini çok merak ediyorum. Yoksa
2049’da “Çin sosyalizminin yüz yıllık ilk aşaması tamamlandı. Kapitalizme özgü
bazı yöntemleri de kullanarak üretici güçleri geliştirdik ve orta-düzey bir
refah toplumu hedefine ulaştık, hatta o hedefi çok aştık. Şimdi sosyalist
toplumun ikinci evresini inşa etmeye başlıyoruz, yani artık kapitalizmi tasfiye
etme zamanı” derler mi? Kabul edin, güzel hayal…
Benim gördüğüm Xi
Burada gördüğüm başkanlar içinde
kalibresi en yüksek olanı hiç kuşkusuz Xi. Halka yakın, mütevazı ve samimi
devlet başkanı, güven veren, saygı uyandıran, sevimli adam, iyi bir
entelektüel, çatışma-gerilim yaratmadan sorun çözmeyi becerebilen bir sakin
güç. “Çin’e özgü sosyalizmin girdiği yeni dönem”in koşullarının gerektirdiği güçlü
ve bu gücü dengeli kullanmayı bilen yapıcı adam…
Her şey bir tarafa, yaptığı
şu üç önemli iş benim açımdan takdiri hak ediyor: (1) “Laojiao” (Emek kullanımı
yoluyla yeniden eğitim) uygulamasının kaldırılmasında oynadığı rol (Bu konudaki
yazım bloğumda var. "Mao Usta’dan yadigâr Laojiao artık
yok" başlığıyla arayabilirsiniz). Bir yüz karası olan bu uygulama için
köhne parti-devlet aklına karşı kullandığı inisiyatif takdiri hak ediyor. (2) Çevre
konusunda gösterdiği duyarlılık: Kömür santrallerinin kapatılması, temiz ve
yenilenebilir enerjiye yatırım ve geri dönüşüm için dünyanın çöpünün Çin’e
akışının yasaklanması (‘Çöpten işler’ başlıklı yazım. Arşivde var). (3) Vergi
ödememek için Çin vatandaşlığından çıkan ve Kanada, Avustralya, Almanya vs
vatandaşlığına geçerek yabancı yatırımcı statüsü kazananlara verdiği esaslı
ders (aralarında sanatçılar da var). Bu açıkgözler Çin halkının nefretini
kazanmıştı.