30 Ekim 2016 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Xi Jinping’in G20 zirvesine katılanlara
verdiği yemekte yaptığı konuşma adeta bir Çin öyküsü tadındaydı. Zirvenin
yapıldığı Hangzhou kentinin birçok ülke ile geçmişe uzanan güçlü bağlarından
söz etti ve bunu desteklemek için geçmişte orada yaşayan bazı yabancı ünlülerin
adlarını andı. Bu isimler arasında yakın Çin tarihinde izleri olan bir “kötü
adam” da var: John Leighton Stuart. Yani Mao Usta’nın 18 Ağustos 1949’da
yazdığı “Elveda Leighton Stuart” başlıklı makalede adı geçen zat.
Stuart’ın babası bir Presbiteryen
misyoner, üstelik Çin’e ilk gelenlerden (1868). 1876’da Hangzhou’da doğan
Stuart, bir süre “Çinlilerin ruhunu kurtarmak” için misyonerlik yapar. Bu arada
teoloji okur ve profesör olur. Dört Hristiyan kolejinin birleşmesiyle, 1915’te Yenching
Universitesinin (şimdiki Pekin Üniversitesi kampüsü) kurulmasına önayak olur ve
ilk yöneticiliğini yapar. Yazılanlara göre, üniversite Çin’e batı tarzı eğitim
sistemini tanıtır ve Harvard, Princeton gibi ünlü üniversitelerle işbirliği yapar.
Üniversiteye iyi gözle bakmamı sağlayan şey, bir “ABD kolonisi eğitim kurumu”
kimliği edin(e)memesi ve öğrencilerin o yıllardaki devrimci hareketlere katılmaları
ve önderlik etmeleridir.
Stuart’ın kim olduğunu doğru
anlamak için Çin iç savaşına kısaca göz atmak gerekiyor. Solcu Sun Yat-Sen’in
ölümü (1925) ve ABD yanlısı sağcı General Çan Kay-Şek’in Çin Milliyetçi Partisi’nin
(Koumintang) yönetimini ele geçirmesiyle, Komünistlerin Koumintang ile yolları
ayrılır ve bir süre sonra iç savaş başlar. İç savaşın 1937-45 arasındaki dönemi
komünistlerin bir taraftan da Japonya işgaline karşı savaştığı II. Paylaşım
Savaşı (II. Dünya Savaşı) yıllarıdır. Guomintang ordusu içindeki “ÇKP’yi dost
gören” (milliyetçi) subayların Çan Kay-Şek’i kaçırması ve ÇKP ile görüştürmesiyle
Japonya işgaline karşı birlikte savaşmak için bir anlaşma yolu bulunur. Lakin
Japon işgali sona erince Kuomintang-ÇKP arasında savaş tekrar başlar. Bazı
dostları, “Stuart 1946-49 arasında ABD büyükelçisiydi ve Çin iç savaşının en
kritik aşamasında Kuomintang ve ÇKP arasında arabuluculuk yaptı ve tek hükümet
kurmaları için çalıştı. O bir idealistti, bir profesyonel diplomat değil” diyor.
Mao’ya göre ise, “ABD, Çin halkını katleden Çan Kay-Şek’e komünistleri yok
etmesi ve Çin’i ABD kolonisi haline getirmesi için para ve silah verdi ve
danışmanlar gönderdi. Bu işleri kotaran adamlardan biri de son dönemde Stuart’tı.
Arabuluculuk faaliyeti ÇKP’yi yumuşatıp zayıflatmayı, Çin halkını aldatmayı ve
böylece Çin’in kontrolünü savaşmadan ele geçirmeyi amaçlıyordu”.
Japonya, Çin’in Japonya
tarafından işgaline karşı çıktığı için Stuart’ı 1941-45 yılları arasında
Pekin’de üç yıl gözetim altında tutar. Bu karşı çıkış tabii ki Çin’in
bağımsızlığına değer verdiği için değil ABD ve Japon emperyalizminin düşman
taraflar olmalarındandır. Mao’nun ifadesiyle, “Japonya’ya karşı Direniş Savaşı
sırasında Stuart, Japon istilasına karşı çıktı. ABD ve Çin’in her ikisini de
seviyormuş gibi yaptı ve çok sayıda Çinliyi kandırmayı başardı. Sonunda, George
C. Marshall tarafından fark edildi ve ABD’nin Çin büyükelçisi yapıldı”.
Ağustos 1949’da, ÇKP Yangtzi
nehrini geçtikten sonra-iç savaşı kazanmak üzereyken, Truman yönetimi Stuart’ı ABD’ye
çağırır. Sonraki yıllarda aktif politika yapmasa bile, McCarthy’nin çevresinde
yer alanlardan olduğu biliniyor. Bir daha Çin’e dönemez ve 1962’de ABD’de ölür.
Küllerinin Çin’e gömülmesini
vasiyet etmiştir ama “ABD emperyalizminin Çin saldırganlığının simgesi” olarak
görülen biri için bu olacak şey değildir. Sonunda, vasiyetiyle ilgilenmek ABD
ordusundaki ilk Çin asıllı Amerikalı generale düşer. O, vasiyeti Clinton’a
iletir. Clinton da 1998’deki Çin ziyaretinde konuyu açar. Ertesi yıl, Pekin
Üniversitesinin küllerin kampüse gömülmesini kabul ettiği bildirilir. Fakat bu
arada ABD uçakları Belgrad’daki Çin elçiliğini bombalar ve gömülme işi
ertelenir.
Xi’nin 2006’da (henüz başkan
değilken) ABD’ye yaptığı ziyarette konu tekrar açılır. Sonunda, Stuart’ın
külleri 2008’de Hangzhou mezarlığına gömülür.
Eski diplomat dostum Hua’ya
“Xi’nin bu adamın adını diplomasiyi yumuşatmak için kullanması hoşuma gitmedi”
dedim. “Çin diplomasi sınıfı çok yeteneksiz. Uygar dünyaya ‘varoş bitirimcesi’yle
meczupça çemkirmeyi bir türlü öğrenemedi” deyip bir kahkaha attı…
