24 Ocak 2016 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Çin deyince çoğu insanın aklından
geçen demirbaş soru herhalde “Çin sosyalist mi ya da nasıl bir şey?”dir. Yani “Çin,
kuş mu, deve mi?” anlamına gelen bu ince merakı gidermek için Çin tarihinde biraz
geri gitmek gerekiyor.
Biraz yakından izleyebilen
biri günümüz ÇKP aklının farklı bir tarih yazmaya çalıştığını fark edebilir. İki
döneme ayrılmış bir tarih: ÇKP’nin iktidarı aldığı yıl olan 1949’dan 1979’a
kadar olan dönem ve Deng Xiaping’in devlet başkanı seçildiği 1979’dan sonrası-özellikle
kapitalist dönüşümün başladığı 1981’den sonrası. Kısaca, Mao dönemi ve Deng
dönemi diye ayırmak yanlış olmaz. Zaten onlar da Deng’le başlayan kapitalist
dönüşüm sürecini “ikinci devrim” olarak adlandırıyorlar.
Devrimin ikincisi olduğuna
göre birincisi de olmalı. Var tabii ki ama o dönemde ÇKP’nin hayırla yâd ettiği
pek bir şey yok. Birinci devrim için söylenenler bir cümleyle ifade
edilebilecek kadar kısa: Emperyalizm’e ve işbirlikçisi Çin İmparatorluğuna
karşı kazanılan zafer, devrim ve Mao. Sıra bu devrimin ne ve nasıl bir şey
olduğunu anlatmaya geldiğinde, ÇKP aklı olumlu şeyler söylemekte cimri
davranıyor. Kazanılan savaş ve Mao’ya yapılan övgüler olmasa, korkarım bu dönem
için yazacak olumlu bir şeyler de bulamayacaklar. Fakat o günleri Çin için bir
karabasan ve yöneticilerin neredeyse tamamını da, Mao ve Zhou En-Lai (Çu
En-Lay) hariç, o dönemin kötü adamları olarak değerlendirirken cömert
davranıyorlar. Aslında yapılan şey bir reddi miras; yani Çin’in sosyalist
geçmişinin bulanıklaştırılarak reddi. Bu bulanıklaştırmadan Mao’da payına
düşeni alıyor ve görüşleri yeni döneme göre “uyarlanmış” bir Mao anlatıyorlar.
Aslında anlattıkları şahıs Mao değil daha çok Deng. “Peki ne anlatıyorlar?”
sorusuna birkaç bölüm sürecek olan bu yazı dizisinde yeri geldikçe değineceğim.
ÇKP içindeki bu derin ideolojik
farklılıklar sonradan ortaya çıkmış bir şey değil ta baştan beri olan bir
sorun. Komünist olmayanların ÇKP’de ne aradığı sorusunun cevabı ta Japon işgali
(II. Paylaşım Savaşı) yıllarına kadar gidiyor. O dönemde direniş örgütleyen tek
güç ÇKP olması nedeniyle neredeyse her renkten insan parti saflarında yer almış.
Özellikle ordudan çok sayıda general var (Deng Xiaoping dahil). Bu insanların
çoğu komünist değil küçük burjuva devrimcileri. Fakat Mao’nun otoritesi
nedeniyle mevcut ideolojik sorunlar parti içinde bir açık hesaplaşmaya dönüşememiş.
Yine de partinin enerjisini emip zayıflatmış. Deng’in ipleri eline aldıktan
sonra yaptığı geniş çaplı komünist tasfiyesi sonrası parti nispeten durulmuş.
Yukarıda ÇKP’nin, Mao’nun yanı
sıra eleştirmekten kaçındığı diğer yöneticinin başbakan Zhou En-Lai olduğunu
yazdım. Bunun anlaşılır bir nedeni var: Deng’i himaye eden kişi olması. Burvuya
eğilimleri olduğu gerekçesiyle Mao’nun bir-iki kez partiden uzaklaştırdığı
Deng’e kol-kanat geren ve her seferinde af ettirip önemli bir göreve getiren
(çoğunlukla ekonomi) adam Zhou En-Lai’dır. Deng’in ekonomi konusundaki görüşleri
ve önerileri aslında Zhao Ziyang’a ait denebilir. Yani “İkinci devrim”in düşünsel
önderi bir ölçüde Zhao Ziyang demek pek yanlış olmaz. Zira “İleriye doğru büyük
atılım” dönemi sonrası “Kapitalist yoldan kalkınma” projelerinin ilk nüvelerini
oluşturan ve başarıyla uygulayan o’dur. Yani bugünkü Çin bir ölçüde onun
“başarılı projelerinin” eseridir denebilir.
Günümüz ÇKP’sinin bir kötü
anı gibi gördüğü ve her fırsatta yerdiği iki deneyim/dönem var: İleriye doğru
büyük atılım ve Kültür devrimi. Mao’nun başlattığı “İleriye
doğru büyük atılım” genellikle sadece bir ekonomik atılım projesi olarak
bilinir. Oysa devlet yapısının her anlamda dönüştürülmesi girişimidir. Büyük toprak
sahiplerinin, rüşvet, yolsuzluk, tembellik ve eski rejimin artığı olmaları
nedeniyle istenmeyen memurların vs tasfiyesini de içeren bir girişimdir. Kaynaklarda
bahsedilenlere göre, bir sonraki adım olan sosyalist dönüşüm-geçiş safhasına
hazırlık. (Devam edecek…)

