22 Kasım 2014 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır
Son yıllarda Çinli TV dizisi
yapımcıları Çin İmparatorlarının saraylarında kadınlar üzerinden yaşanan saray
içi güç çekişmelerini ve entrikaları keşfetti. Tahmin edileceği gibi, diziler genellikle
imparator ve saraydaki bir metres arasındaki aşk, diğer kadınların kıskançlığı,
imparatorun gözüne girmek için birbirleriyle (özellikle gözde metresle) rekabetleri
vs üzerine kurulu. Bir metrese yatırım yapan saray içi güç odaklarının izlediği
“kokteyl” stratejinin bir parçası, kadını yatakta imparatorun aklını başından
alacak kadar incelikli beceri ile donatmak. Böylece, sekizinci derece
metreslikten birinci dereceye ve gözde metresliğe yükselmenin yolunu açmak.
Anladığım kadarıyla, eski
Çinliler cinselliği bir nevi sanatsal yaratıcılık olarak kabul etmişler. Fakat bir de bazı “sanatçı” uzmanların imparatorların
cinsel yaşamını renklendirmek için yazdıkları fantezi içerikli resimli kitaplar
var ki, yaratıcılığın zirvesi sayılır desem yeridir. Bir ara, tarihçi akademisyen
dostum Ma’ya “Bütün fanteziler imparatorlar için yazılmış. Kadınlar için yazılan
bir şey yok mu?” diye sormuştum. Varmış. Hangisi daha pornografik diye
sorarsanız, “sanatçı” kadınların metresler için yazdıkları, imparatorlar için
yazılanlara açık ara fark atar. İnsanoğlunun cinsel fantezi dünyası (en az) bin
yıl sonra bile bu kadınların yazdıklarından bir adım ileri gidememiş diyeyim,
anlayın.
Ma, Osmanlı saraylarında
durumun nasıl olduğunu sordu. Bildiğim kadarıyla bir şeyler söyledim. Fakat Çin
imparatorları yanında, cihan imparatorluğunun padişahlarının cinsel yaşamı pek sönük
kaldı. Konu ister istemez İslam dininin, İŞİD vb İslamo-faşistlerin ve bunların
bizdeki kravatlı versiyonlarının kadına ve cinselliğe bakışına kaydı. Üç yıl
kadar önce okuduğum o kitap aklıma işte bu sohbet sırasında geldi. Yani Mustafa
K. Erdemol’un “Dinci ahlak” yazısında anlatılanların geçtiği kitap. Erdemol’un yazısını
okuyunca, yukarıda bahsettiğim anımı hatırladım. Bir türlü aklından
çıkaramadığı takıntılı (İslami) cinselliğin kitabını yazan o zatın kitabını
okumuş ve “Ulan ne fantezi deryası be!” demiştim. Sonra unuttum gitti. Ta ki Ma
ile yaptığımız o eğlenceli sohbet sırasında hatırlayana kadar.
Ma, anlattıklarımı ilginç ve
eğlenceli buldu ve “Kitabı belki burada yayınlatabiliriz. Bana kitaptan birkaç
sayfalık bir çeviri gönder. Yayıncıyla görüşüp sana haber veririm” dedi.
Kitabın çeşitli bölümlerinden toplam on sayfalık bir çeviri yapıp gönderdim. Bir
taraftan da, sevabında gözüm olmasa bile, çoğunluğu dinden imandan bihaber Çinlileri
İslami cinsel yaşamın fazileti ile tanıştırmanın hayalini kurmaya başladım. Ma’nın
dediği gibi, “Sırf kitapta anlatılanlar aşkına aralarından İslamiyeti seçenler çıkabilirdi”.
Lakin bu kutlu hevesim kursağımda kaldı, naçizane cihad yürüyüşüm tökezledi.
Birkaç gün sonra Ma aradı ve
“Kam, bu kitap düpedüz pornografi. İslamiyet’in tanrısının ve dini otoritelerin
cinsellikle bu kadar derinlemesine ve takıntılı bir tutkuyla ilgilendiğini bilmiyordum”
dedi. “Bu kitap yayınlanırsa, hem yayıncı hem de çevirmen olarak sen ceza alırsınız.
Çünkü pornografi Çin’de ciddi bir suç” diye ekledi ve “Türkiye’de suç değil mi?”
diye sordu. “Ülkeyi siyasal İslamcılar yönettiği için herhalde ‘helal pornografi’
suç değildir” dedim, gülüştük.
Arkaik İslamcı akıl ne zaman
yüzlerine ayna tutan (hırsızlık dâhil) bir ahlaki düşüklük ile karşılaşsa, daima
durumu bir ayet, hadis veya sünnet ile bir şekilde kılıfına uydurup “helal
kılmaya” çalışıyor. Bu işin sonu kaçınılmaz olarak “helal pornografi” ve “helal
domuz eti”ne varacak. Bir de “helal sübyancılık” mevzusu var ki, bu kesimde zaten
çok yaygın. Örn. on beş yaşındaki bir kız çocuğunu (eğitimini yarım bıraktırıp)
yirmi beş yaşında sakalı hacıyağı kokan bir hırtla evlendirmek iki aile için de
aile boyu sübyancılıktır. Lakin buna cevaz veren bir ayet veya hadis mutlaka bulurlar
ve böylece bir ahlaki düşüklüğü yüzleri kızarmadan “helal” kılarlar. (Siyasal) İslamcı
akıl bu; bir ahlaki düşüklük ve müptezellik dünyası…