9 Şubat 2014 Pazar

Çin yeni yılı, Lily’nin yılı

09 Şubat 2014 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır

Burada 31 Ocak’ta “Çin yeni yılı” başladı (At yılına girdik). Hong Kong tenhalaştı. Çin’de ise sanki insanlar buharlaşıp gitti. Shenzhen’in o kalabalık caddeleri, insan seli akan metrosu, yabancıların ceplerinden cüzdan ve telefonlarının çekildiği, sahte elektronik ürünlerle kandırıldıkları o kocaman pazarlar bomboş kaldı. Shenzhen, diğer sanayi kentleri gibi bir göçmen şehri ve o işçiler şimdi bir aylığına evlerine gittiler. On beş gün süren ve bir tür kutsal festival olan yeni yılı kutluyorlar.

Yeni yıl buralarda çok önemlidir. Önceki yıla ait her şeyin sıfırlandığına ve yeni bir dönemin başladığına inanılır. İnsanlar eskisinden daha iyi bir yıla ve yaşama başlamak için iki ay boyunca bir sürü hazırlık yapıyorlar. Bütün ev tadilâtları bu iki ay içinde yapılır, evlilikler çoğunlukla yeni yılın hemen öncesinde olur, önemli kararlar bu arada alınır ve yeni yılda uygulanır vs.

Bir “eski dost”un yeni bir yaşama başlama kararı ve attığı adım benim için bu yılın sürprizi oldu. Bu dost "serbest meslek icracılığı"ndan yerleşik esnaflığa geçiş yaptı.

Tanışıklığımız biraz eskiye gidiyor. İki yıl kadar aynı sokakta oturduk. İki yıl önce ben oradan taşındım. O günlerde zamanının çoğunu piyasa araştırması yapmakla geçirdiği için benimle zaman kaybetmek istemezdi. Ta ilk karşılaşmamızdan (“Tarihe kayıt düşen sektör” başlıklı yazı) beri benden haz etmediğini düşünürdüm; fakat yanılmışım.

Her gördüğümde Qui’nin “ayrılışı” için benim haneme de bir şeyler yazdığı hissine kapılırdım. Haberi vermek için kolumu tutup durdurması ve buz gibi bir sesle “Ona değer verdiğini biliyordu. Kalbinde sana derin saygı besliyordu. O yüzden bilmeni istedim” deyişi halen gözümün önünde.

Son iki yıldır çok az görüştük. Eski evimin bulunduğu sokaktaki arkadaşları ziyarete gittiğimde karşılaşırdık arada bir. Beni çoğunlukla Ralf ile birlikte gördüğünden, bana iletmesi için geçenlerde ona bir zarf bırakmış iki gün içinde (yeni yıldan önce) iletmesini de rica ederek. Sürpriz o zarftan çıktı: 31 Ocak günü açılışa çağıran bir davetiye.

Evimin birkaç yüz metre arkasında kalan Jordan bölgesinde bir Çin lokantası açmış. Açılışa Ralf ile birlikte gittik. Bizi gördüğüne sevindi. Burası HK’un gerçek Çin bölgesi ve nispeten ucuz bir yer. Başta cüzdanı ince batılılar olmak üzere, gerçek Çin yemekleri, deniz ürünleri yemek isteyen herkes buradaki onlarca lokantadan birine gelir. Şimdi burada Lily’nin de küçük bir yeri var. İki kişi birlikte açmışlar. Başta kabuklular olmak üzere yemeye doyamadığım envai çeşit deniz ürünü ve Çin mantıları yapıyorlar. Ne zaman gitsem dolu ve siparişlere yetişmekte zorlanıyorlar.

Geçen akşam uğradığımda etraf biraz sakinleşmişti. Ben midye, deniz salyangozları ve biraya yumulmuşken, o gelip masaya oturdu. Bunca yıldır tanırım ama benimle ilk defa sohbet etmek istedi. Bir ara, “Bu hayat benim değil. Kimin hayatını yaşadığımı bilmiyorum” diyen ve dünyayı bırakıp giden ortak arkadaşımız Qui’yi andık, derin derin iç geçirdik. Gideli üç yıl olmuş…

Laf arasında “işler nasıl” diye sordum. Yaptığım izansızlığı başını eğip “ben kalkayım, işler bekliyor” dediğinde anladım. Oysa sadece işlerinin nasıl gittiğini merak etmiştim; fakat bu sorunun geçmişi o ana sürükleyen bir tarafı var.

Serbest meslek icra ettiği günlerde ne zaman karşılaşsak bu soruyu o bana sorardı, ben de ona. Sorunun onun için ne anlama geldiği malum... Nasıl bir çam devirdiğimi fark ettim ve onun utancıyla özür diledim. “Ok la!” (tamamdır, geç gitsin) deyip kesti attı, “Bir daha olmasın” der gibi...

2 Şubat 2014 Pazar

Dünyanın tek ‘komünist köyü’…



“Euro krizi” nedeniyle işsizliğin ve yoksulluğun en çok etkilediği Avrupa ülkelerinden biri olan İspanya’da, bir köy bütün bunlardan etkilenmeden yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Her şeyin taban demokrasisi ve komün ilkeleriyle idare edildiği köy “yeni bir ütopya”ya yolculuğun adresi gibi.

Akdeniz kıyısındaki Endülüs Bölgesi’nin Sevilla kentine bağlı Marinaleda köyündeki komünün kurulması 1980’e kadar uzanıyor. Franco faşizmin yıkılmasından sonra yapılan ilk serbest seçimleri köyde Kolektif İşçiler Birliği- Endülüs Sol Cephesi (CUT-BAI) kazanıyor.

Madrid’de yaşayan bir aristokrata ait topraklarda gündelikçi olarak çalışan Marinaleda’lı köylüler, “Tarlalarda kim çalışıyorsa, tarlalar onundur” diyerek, kamulaştırılması için eylemler yapmaya başlamışlar. Başlarında ise öğretmenlikten gelen ve halen köyün belediye başkanı olan Juan Manuel Sánchez Gordillo vardır. 1250 hektarlık tarlaların kamulaştırılmasını talep eden köylülerin açlık grevleri, gösteriler, yürüyüşler, polis saldırıları, tutuklamalar vs. şeklindeki mücadelesi yıllarca sürmüş, ama onlar hiç yılmamışlar. Çünkü, gündelikçi olarak çalışmak onlar için kölelikten başka bir şey değildir. Aldıkları ücretler geçimlerini sağlamaya yetmediği gibi, yaşanılmaz halde olan barakalarda kalmak zorundaydılar.

Kararlı mücadelenin sonucunda Endülüs Bölge hükümeti 1991 yılında toprakları aristokrattan alarak kamulaştırır ve Marinaleda köylülerin kurduğu kooperatife devreder.

O günden bugüne köyde her şey bu kooperatif üzerinden yürütülüyor. Bugün 2 bin 600 nüfuslu Marinaleda’daki evlerin duvarlarında çok sayıda slogan yer alıyor. En çok da “Ütopyaya yolculuk” yazılmış. Bir duvarda ise “Sermayeye karşı sosyal savaş” yer alıyor. Belediyenin ambleminde ise “Barışa giden bir ütopya” yazıyor.

Yazının tamamını şuradan okuyabilirsiniz.