2 Haziran 2013 tarihinde BirGün Gazeteinde yayınlanmıştır
“Bira içer misin” deyip kutunun birini uzattım. Alkol almadığını söyledi.
Sohbet, biranın faziletleri, Çin biraları,
arpa rekoltesi gibi alâkasız mevzulara uzandı. Baktı ki konuyu sürekli başka
yerlere götürüp onun menzilinden çıkıyorum, kısa kesti ve o profesyonel eda ile
“ben Lily, işte kartım, kız arkadaş
istersen ara” deyip uzaklaştı.
Bu “topu kaleden uzak tutma” tavrımı muhtemelen onu küçümseyen bir “beyaz adam” kibrine yormuştur. Kadın
bedeninin “satın alınabilir bir cinsel haz
nesnesi” haline getirilmesini onur kırıcı bulduğumu, kadına ve kendime olan
saygımın bu alış-verişe engel olduğunu nereden bilsin…
Sonraları, çoğu “masaj salonları”nda çalışan başka
kadınlarla da karşılaştım. Bu salonlar aradıkları “masör”ü HK’da kolay bulamadıkları
için çalışanların çoğu Çin’den ve diğer
Asya ülkelerinden gelenler. Bu salonlarda
çalışmak kadınlara burada barınabilme imkânı sağlıyor. Kalan zamanlarında birçoğu
kendisi için “iş”e çıkıyor. Yolu
evimin önünden geçenler benden iş çıkmayacağını anladıkları ve kendileriyle
"insan" gibi iletişim
kurduğumu bildikleri için rastlaştığımızda artık iki satır sohbet ediyorlar. Yaşadıkları
onca “yağma”ya katlanabilmek için ruhlarına
zırh giydirmiş bu kadınlarla ayaküstü laflamaktan öte sohbet edebilmek uzun
zaman ve çaba gerektiriyor. İnce ruhlu kız Qui’den
sonra artık böyle bir niyetim yok.
Çin’deki fuar
dönemlerinde HK’a gelen yabancıların
sayısıyla birlikte bu kadınların da sayısı artıyor. Yabancılara, çoğunlukla
batılılara, kırık dökük bir İngilizceyle “masaj
ister misin” diye çekingence soran kadınlar görüyorum. Buralarda teklifin
yöntemi bu. Bizdeki ve batıdaki gibi rahatsız edici düzeyde rahatlık buralarda
yok.
Anlamak niyeti olan birisi için
kırılganlıkları, yalnızlıkları, toplumun dezavantajlı kesimlerinden geldikleri ilk
bakışta fark ediliyor. Bilindiği üzere, "orospuluk" payesi sadece
toplumun en dezavantajlı kesimlerinden gelen bu kadınlara veriliyor. Bir de bu
işin saltanatını sürenler var ki, onlarla böyle ayakaltlarında karşılaşmak
mümkün olmaz. Onlar pahalı mekânlarda, paralı adamlarla “seviyeli ilişki” yaşarlar. Yurtdışı seyahatleri, pahalı hediyeler,
yatağa yosma girip şarkıcı, oyuncu, yazar çıkmak karşılığında iş tutan bu "erbap”
taifesi bu payeden azade.
Burada söz konusu olan
sosyal statü ve fiyat. Kapitalizmin terimleriyle ifade edersek şöyle oluyor: “Marka değeri” (sosyal statü) ve “değişim değeri” (fiyat). Şayet sosyal
konumun ve fiyatın yüksekse, “orospuluk”
damgası da üzerine yapışmıyor.
Bu kadınlar artık eğitim
kurumlarının da ilgi alanına girdi. Bazı batı üniversiteleri irfanlarını
artırsınlar diye öğrencilerini geneleve
götürmüşler. Akıl eden âlime bravo! "Kapitalizm işte bu’dur ve böyle işler"
demenin daha basit ve etkili bir yolu sanırım yoktur. Göründüğü kadarıyla
eğitim sistemi yavaş yavaş doğru yolu buluyor.
Bu eğitim sistemi şakasını Qui’ye anlatsam ne derdi acaba. Muhtemelen
anlamaz ve lâfı “küçük kızının iyi bir
eğitim almasına” ve “onun yaşadığı kaderi
yenmesine” getirirdi.
Bu geç saatte onu hatırlamak
ağır geldi, çıkıp iki bira içeyim...
