10 Şubat 2013 tarihinde BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır
Bugünlerde buralarda çocukluğumdaki
bayramlara benzer bir tatlı telaş yaşanıyor; çünkü “Yeni yıla” giriyoruz. Ay takvimine göre hesaplandığı için her yıl
farklı günlere rastlayan “Çin yeni yılı”
bu kez 10 Şubat’ta başlıyor ve “Yılan
yılı” oluyor. Eski Çin
kültüründe evde Yılan görülmesi o ailenin
açlıktan ölmeyeceğine alâmetmiş.
Adının “yeni yıl” olduğuna bakmayın; baharın başlangıcının kutlandığı 15
gün süren bir çeşit kutsal festival. Yeni yılın öncelikle bolluk, bereket
getirmesi için dilekler sunuluyor, dualar ediliyor ve kutlamalar yapılıyor. Tarihi
boyunca açlık çekmiş ve bu yüzden köpek yemeye başlamış bir millet başka ne
dilekte bulunabilir ki…
Kutlama için aile fertleri
aile büyüklerinin yanında bir araya geliyor. Aile toplantısında bazen benim
gibi “aileden sayılanlar” da yer
alıyor. Evliler, eli iş tutanlar bekârlara ve çocuklara; patronlar
çalışanlarına güzel kırmızı zarflar içinde paralar veriyorlar. Sokaklarda da çok
güzel kutlamalar yapılıyor. Etraf kırmızı rengin ağırlıkta olduğu giysiler
içinde geleneksel danslarını eden, kısa temsiller sunan dansçılar ve ejderha flamalarıyla
dolu. Danslarındaki o büyüleyici estetiği izlemeye doyamıyorum. Hareketler bu
kadar mı zarif olur…
Yeni yıl kutlamalarında dalgalanan
ejderha flamaları insanların “Nian”
canavarıyla savaşını temsil ediyormuş. Bütün Uzakdoğu’nun keramet bulduğu bu kertenkele kılıklı yaratık (ejderha),
güç, dayanıklılık ve şansı temsil ediyor. Temsil ettiği o “güç” kavramı gibi, pek sevimsiz bir hayvana benziyor. Sanki
saldırıp parçalayacakmış gibi bir hali var.
Efsaneye göre, (açlık ve
ölümü temsil eden) “Nian” denilen
mitolojik canavar yılın ilk günü hayvanları, ekinleri ve hatta köylüleri ve
özellikle çocukları yemek için gelirmiş. Onun yemesi ve böylece insanlara
saldırmaması için evlerinin önüne yiyecek koyarlarmış. Burada her kapı önüne konulan
ve üstü minik mandalina dolu küçük mandalina ağaçları işte o yiyeceği ve ayrıca bolluğu temsil ediyor. Çin’in iç kesimlerinde ve köylerde o
günlerde kapı önlerine halen yiyecek konur.
Bir gün “Nian”ın kırmızı elbise giyen bir
çocuktan korkup kaçtığını görmüşler ve o günden sonra yeni yıl yaklaşırken pencerelere kırmızı fenerler asmaya
başlamışlar. Canavar bile olsa, bir dini güce yenilmiş; kırmızılar giyinip
karşısına çıkan Hongjun Laozu isimli
bir Taocu keşişe kuyruğu kaptırmış
ve keşiş onu Hongjun Laozu dağına
dönüştürmüş.
Yeni yıl tatili Çin'de üç-dört hafta sürüyor. Buraya
ilk geldiğim zamanlar tatilin bu kadar uzun olmasına şaşırmıştım. İnsanların
buradaki çalışma koşullarını gördükçe, işin sırrına erdim. Bazen haftanın yedi
günü ve uzun saatler çalışan işçiler için tek uzun tatil belki de budur. Bu
insanların çoğu Çin'in iç
bölgelerinden, yoksul köylerden geliyorlar. Tatilin uzun olmasının sebebi, köylerine
gidip yılda bir kez aileleri, çoluk çocuğu ile zaman geçirmelerini sağlamak.
Tatilin ilk günlerinde tren garı
ve otobüs terminallerinde iğne atsan yere düşmez. Bilet bulamayanların
yüzündeki çaresizlik ve hüzün hiç bir tercümeye gerek bırakmayacak kadar açık. Bir
hazin görüntü ki sorma gitsin. Neredeyse dünyanın dört bir tarafında dolaştım
ama yoksulluk ve ezilmişliğin insanın yüzüne bu kadar işlediği başka coğrafya
görmedim. Buralarda insanlar yoksulluğunu da tüm yüreğiyle yaşar.
Buradan herkese "Kung Hei Fat Choi!" (Mutlu Çin
Yeni Yılı) diyorum. Evinizin önüne bir parça yiyecek koyun, “Nian” uğramasa bile kedi köpek yer…
